/

Geçmişte kalmış bir gelecek: Uzay 1999

Amerikalılar bu televizyon işinde çok ileri gittiler. Oysa TV başlangıcından beri İngilizlerin iyi olduğu bir şeydi. Gerek diziler, gerek show programları… Ama sonra Amerikalılar bilim kurgu dizileri keşfetti, böyle deyince çok doğru olmaz belki değiştirerek söyleyelim, Amerikalılar efekt ve dekora para harcayarak gerçekçi bilim kurgu diziler yaparlarsa halkın beğenisini kazanacalarını keşfetti. Bildiğiniz gibi bunun en önemli ve canlı göstergesi 1969 yılında başlayan (ve hala süren) Uzay Yolu’dur.

Hal böyle olunca İngilizler Amerikalılara yenilmenin ezikliğini üstlerinden atmak için harekete geçtiler. Eğer onların efsane dizisi varsa İngilizlerin de olurdu. Bu yüzden tüm hızıyla Uzay 1999 hayata geçirildi. Başta İtalyan Televizyonu RAI de bu işin içindeydi. Sonra İngilizler tek kaldılar.

Basit bir hikaye güzel bir fikirdi. 13 Eylül 1999 yılında gök yüzündeki şirin aydedemizin arka yüzünde bulunan radyoaktif atıklarda büük bir patlama oldu. Ay bu termonükleer gücün etkisiyle dünyanın yörüngesinden çıkarak uzayda amaçsızca savrulmaya başladı. Bu, yapımcılara uzun ve sonsuz bir yaratım gücü vermişti. Çünkü uzay galaksilerle doluydu ve ayın üstünde kocaman bir üs vardı: Ay Üssü Alfa!

Uzay Yolu bir gemide geçiyordu. Oysa Uzay 1999 Ay’ın üstündeydi. Bu üssün bir gemiye ihtiyacı vardı: Sonra yapılan gemilere göre oldukça şekilsiz, tükenmez kalem kafalı, kibrit kutusu vücutlu bir gemi çıktı ortaya. Ama ilk bakışta sersemce gibi gelen bu gemi sonrasında inanılmaz şekilde hoşuna gitmeye başladı seyircinin…

Sonra yan unsurlar: Örneğin Uzay Yolu dizisinde bilgisayarlar vardı ama bunların içine bakılırdı. Biz seyirciler bilgisayarların ne olduğunu asla göremezdik. Ayrıca görüntülü iletişim sadece ana kumanda merkezindeki ana ekrandan yapılıyordu. Oysa diğerinde herkesin ellerinde görüntülü iletişim cihazları vardı. Mükemmeldi bu cihazlar. Bir daha da hiçbir dizide bu kadar mükemmel bir cihaz olmadı. Tabanca olarak ise yine başka hiçbir dizide göremeyeceğimiz muşta tarzı ele geçirilen farklı dozlarda ışınlar atan bir aletleri vardı. Karizmatik değil ama dahiyaneydi.

Uzay Yolu dizisinde es geçilen bir faktör bu yayında devreye alındı ve insanlar uzayda bugünküne çok yakın ve turuncu (1970ler ya) uzay kıyafetleriyle geziniyorlardı. Tabii bir diğer önemli unsur da hemen her dizide olan enteresan bilim subayı faktörüydü. Bilindiği gibi Uzay Yolu dizisinde sevgili Mistır Spak vardı. İlk sezonda buna benzer bir kişilik yaratılamasa da ikincisinde Maya geldi girdi. Bu da Spakvari makyaja ve enteresan saç baş stiline sahipti. Ama bunun üstün bir gücü vardı ki Spak kırk yıl düşünse o üstün aklına bile gelmezdi: Maya şekil değiştirebiliyordu. İstediği yaratığın şekline giriyor o halde bir saat kalıyordu. Ama bir saat içinde insan (ya da her neyse işte) olmazsa havasızlıktan gidiyordu.

Gelelim vay anasını dedirtecek küçük ayrıntılara:
<blockquote>Her iki dizinin de en baba adamları bu dizilerden önce çekilmiş, bizde “Görevimiz Tehlike”, impossible mission adlı dizide önemli rollara sahiptiler. Evet inanılmaz gibi gözükse de Uzay 1999′un kaptanı König (Martin Landau) ve Uzay Yolu dizisinin Spak’ı Leonard Nemoy bu diziden yetişip uzaycı oldu. Ha sonra Spak haytalık yapıp orada kaldı ama Landau hala film çekiyor, hala çok üstün…

Uzay 1999′un kaptanı König’in ismi almancadan geliyor ve Kral demek

Star Wars filmi için gemi yapılırken Han Solo’ya ait Millenium Falcon gemisi için bir maket yapılmış. George Lucas bu maketi Kartal gemisine çok benzettiği için kafadan reddetmiş.

Dizideki kıyafetler belki de ilk kez bir dizi için “unisex” olarak tasarlandı. Kadınlar ve erkekleri minik detaylar ayırıyordu. Minimalist kıyafetler aksesuarlar ile renklendirildi.

Asimov’a dizi hakkında ne düşündüğü sorulduğunda ayı yörüngeden çıkaracak bir patlamanın ayı paramparça edeceğini, ne kadar hızlı giderse gitsin en yakın güneşe varmasının binyıllar süreceğini söyledi. Dizinin fanatikleri enteresan bir şekilde aslında ayda iki nükleer atık bölümünün bulunduğunu, birinin patlayınca aı yörüngeden çıkardığını, diğerinin hala ayı füze gibi itmekte olduğunu söylediler. Eh be hayal gücü!!!