Cüceler sinirli ve şaşkın bir biçimde baktılar Pamuk Prenses’e… “Ne demek eğer buradan bir pres geçerse sizi bırakıp giderim” diye sordu sinirli cüce ismini aldığı sinirini gizlemekten kaçınmadan. “Canım bunda ne var işte… Sizinle gül gibi geçinip gidiyoruz. Ama eğer bir prens gelirse buraya… Atına atlar giderim” dedi Pamuk Prenses. Cüceler yıkılmış bir vaziyette önlerine baktılar.
Neşeli cüce her zamanki güleç tavrıyla gülerek sordu: “Ama biz çok mutluyduk seninle. Kötü kraliçelerden kötü avcılardan ve birçok kötü şeyden kurtardık seni. Bizimle çok mutlu olduğunu söylüyordun. Ne oldu birden bire? Şaka yapıyorsun değil mi?”
Pamuk Prenses şaka yapmıyordu. Birden bire de çıkmamıştı bu. Penseslerin hayatlarının sonuna kadar cücelerle yaşaması doğu değildi zaten. Hem kim aynını yapmazdı ki? Cüceler mesela… Pamuk Prenses yerine daha güzelini görseler, Pamuk Prenses’i bırakıp gitmezler miydi sanki? Ama yok bu şimdi doğru olmadı. Bir prensesi bırakmak için ne bulacaktınız iki prenses mi? Besin zincirinin en tepesindeki hayvan altında kimin ölüp kimin ölmeyeceğine karar veren muktedir bir yaratıktı ve güzellik zincirinin en üstündeki yaratığın da kimin kimi nasıl ve ne kadar seveceğini belirleme hakkı vardı.
“Gerçekten bana çok yardım ettiniz ama olay tam olarak öyle olmuyor işte. Sonuçta siz cücesiniz, ben bir prensesim. Hem bakın sizi sıradan biri için bırakmak istemiyorum ki. Eğer bir prens gelirse sizin yerinize onu tercih edeceğim…” Pamuk Prenses bu kadar basit bir şeyin neden hala anlaşılamadığını anlamakta güçlük çekiyordu.
Bilge cüce o ana kadar kimsenin aklına gelmeyen soruyu sordu: “Peki bir prens gelecek mi? Birisi var mı?”
Hayır belli bir prens yoktu. Gelip gelmeyeceği de belli değildi zaten. Ormanın karanlık bir köşesinde mutlu bir biçimde yaşadıkları mağaranın önünden beyaz atına atlamış yakışıklı prensin geçmesi ihtimali… Ormanın karanlık bir köşesindeki bir mağaraya Pamuk Prenses gelme ihtimalinden dahi daha düşüktü. Ama prenses bunu şimdiden herkesin bilmesini istiyordu. Bunu da cücelere iyilik olması için söylüyordu kendince. Bunu söyledikten sonra o kadar rahatlamıştı ki içi…
Sinirli cüce “o zaman şimdi git” dedi ona sert bir sesle. Uff hala anlamıyorlardı. Şimdi gitmenin vakti değildi ki. Eğer bir prens gelirse gidecekti. Şu anda durup dururken neden gitsin böyle mutlu ve güzel bir yuvayı bıraksın? Onu kimsenin sevemeyeceği kadar seven yedi farklı cüceyi bırakmak da neyin nesi şimdi? Biri eğlendirir, biri güldürür, biri yemek yapar biri konuşur… Onlarla bir arada olmaktan daha güzel ne olabilirdi ki? Beki bir prens. İşte o prens gelirse gidecekti o da.
“Ben böyle söylediğim için ne kadar mutlusunuz her şey yolunda değil mi” diye sordu prenses cücelere olanca mutlu sesi ve gülerken çizgiye dönüşen gözlerle. Evet cüceler çok mutlulardı. Mutluluktan birkaç gün önce çirkin yaşlı kadının getirdiği elmadan yaptıkları tatlıyı yiyorlardı.
“Hepsini bitirmeyin bana da bırakın” dedi sinirli cüce.