1970ler

Öpücüklerini bana sakla

Biz yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız. İngilizler ise pop kültürüne geçecek ikonlar yaratan bir neslin çocuklar. Ne yazık ki bu neslin çocukları Avrupa’nın olduğu kadar bizim ed çok önem verdiğimiz Eurovision Şarkı Yarışması’nda yıllarca hüsrana uğradılar. Tamam kazanmaya kazandılar ama bu büyüklükte müzik piyasası olan milete, Beatles’ı yaratmış bir ırka yakışır mı? Bu ülkenin bu konudaki yüz akı The BrotherHood of Man adı verilen gruptur.1976 yılında Save Your Kisses For Me şarkısı ilekazanmıştır bu anlamsız yarışmayı. Bu lay lay lom şarkı klasik bir Eurovision şarkısı mıdır? Gelin inceleyelim…

Sakla o öpücükleri benim için sakla… Şarkının başı ve nakaratı bu kelimeler… Öpücüklerin bir kenarda korunmasını istiyor bu grup. Ama bundan mı ibaret şarkı? Hayır. Şarkının ilk kıtası yakarış gibi… Gitmek acı veriyor, kalmak imkansız… Söyleyeceğim bir şeş var o da seni sevdiğim… E güzel buraya kadar. Ardından adam (bence şarkı erkek ağzından veriliyor ne de olsa bestekarı erkek) Gidecek ama kadın şirin şirin gülüp onu tutmaya çalışıyor bir anlamda oyalıyor. Adam giderken kadın ağlıyor. Adam merak etme geleceğim hemen geleceğim diyor. Çok acayip bir durum bu. Ortada bir terslik var. Gitmek ve gelmek arasında adamı tutmak ve göndermek arasında her iki tip de polemik yaşıyorlar. Devamı…

Lady Grinning Soul

/

David Bowie, yaşayan en uçuk kaçık insanlardan biri. 1947 doğumlu. Hayatı boyunca o kadar enteresan işler yapmış, işi sapıklığın sınırlarına getiren öyle işlere imza atmış ki sonradan ne kadar efendi takılırsa takılsın kimseye yediremez yeni halini.

Normal insanların çılgınlık patlamaları olur ya… Bowie gibi uçuk kaçık insanların da aynı şekilde sakinlik patlamaları oluyor. Bunu görmek için 1973 yılında piyasaya sürdüğü Aladdin Sane albümünden Lady Grinning Soul şarkısına bir göz atın. Çölde vaha gibi, aranıp da bulunamayan çocukluk hayalleri gibi bir balad…

Rivayet o ki Claudia Lennear adında siyahi bir şarkıcı var. Bu kadın müthiş güzel. Aynı anda hem Bowie, hem Mick Jagger ile tanışıyor. Bowie ona bu şarkıyı yazarken Jagger da brown sugar isimli şarkıyı ithaf ediyor. Kendisi daha sonra bir albüm çıkarıp bir filmin kıyısında geziyor bir de Playboy’a brown sugar adıyla poz veriyor. (Ne kadınmış) Devamı…

Bir başkadır benim memleketim

/

Sizlere Türk tarihinin en önemli aşırmalarından birini anlatmam gerek.

Türk insanı yakinen bildiğiniz ve içinde yaşadığınız gibi kabarmayı coşmayı sever. Türk insanını bu anlamda coşturacak pek çok şey vardır ki eğer coşmaya meyilliyseniz bazen kapı gıcırtısı bile yeterli olur. Ama hakkını vermek lazım, özellikle bazı şarkılar bizi gerçekten daha çok dolduruşa getirir. Bunların başında zamanında Ayten Alpman tarafından söylenmiş “Bir Başkadır Benim Memleketim” şarkısı gelmektedir.

Maça gidenler bilirler tribünde ondan bundan sudan sebeplerden kavga çıkar ve kavgaların yatıştırılması için ya takım lehine ya da karşı takımın alehine tezahürat başlatılır. İşte bu şarkı da öyledir. İnsanların ortak paydasıdır. Çimentosu, çimento içine gömülü demiridir. Birleştirir, yaklaştırır, kaynaştırır. Her bar ortamında gecenin sonunda çalınır, darbelerden sonra çalınır, savaşa yakın zamanlarda çalınır.

Devamı…

Geçmişte kalmış bir gelecek: Uzay 1999

/

Amerikalılar bu televizyon işinde çok ileri gittiler. Oysa TV başlangıcından beri İngilizlerin iyi olduğu bir şeydi. Gerek diziler, gerek show programları… Ama sonra Amerikalılar bilim kurgu dizileri keşfetti, böyle deyince çok doğru olmaz belki değiştirerek söyleyelim, Amerikalılar efekt ve dekora para harcayarak gerçekçi bilim kurgu diziler yaparlarsa halkın beğenisini kazanacalarını keşfetti. Bildiğiniz gibi bunun en önemli ve canlı göstergesi 1969 yılında başlayan (ve hala süren) Uzay Yolu’dur.

Hal böyle olunca İngilizler Amerikalılara yenilmenin ezikliğini üstlerinden atmak için harekete geçtiler. Eğer onların efsane dizisi varsa İngilizlerin de olurdu. Bu yüzden tüm hızıyla Uzay 1999 hayata geçirildi. Başta İtalyan Televizyonu RAI de bu işin içindeydi. Sonra İngilizler tek kaldılar.

Devamı…

Komser Columbo

/

Şirin komser, şirin insan. Çok zeki, ama bir o kadar savruk… Neye neden yaptığını, sırları nerede nasıl çözeceğini bir türlü anlayamıyorsunuz. Aslında bunun yüzünden bile sevilebilirdi ama sevilmesinin çok daha farklı sebepler var.

Komser Kolombo, tersine dedektiflik hikayesi denen bir formata sahip. Bu format 1912 yılından beri kullanılıyor. Ama televizyonlara aktarmak Komser Kolombo serisine nasip oldu. Eee ne ki bu formatın mantığı diyenlere kısaca özetleyelim: Dizi başlamadan, ilk reklamlar, hatta dizinin tanıtım yazıları geçmeden önce cinayet işleniyor. Seyirci cinayetin nasıl, kimin tarafından, hangi motivasyonla işlendiğini en ince detaylarına kadar görüp öğreniyor. Sonra dizi başlıyor. Komser Kolombo işi tüm zekasıyla çözmeye çalışıyor ama seyirci bunu komserimizden önce anlıyor (başka ne olabilirdi ki) ve kendini zeki, dolayısıyla mutlu hissediyor. İşte bu büyülü taktik ki diziyi herkesin sevgilisi haline getirdi.

Devamı…