akp

Aleme verir talkını, kendi yutar salkımı

/

fuhrerBurada biz bizeyiz. Kimse sansür olsun demiyor. Kimse birileri yazdıkları yüzünden cezalandırılsın demiyor. Birisi Kemal Kılıçdaroğlu ile Führer arasında bağlantı kurduğunda ciddiye bile almamak lazım. Ama CHP milletvekili Aykan Erdemir konuyu o kadar güzel toparlamış ki hukukun oportünizm ve adam kayırmacılığa nasıl kurban gittiğini net bir şekilde görmemizi sağlamış…

CHP Bursa milletvekili Aykan Erdemir, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Bursa il müdürü Kadir Akarkaya’nın Twitter hesabını kullanarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na hakaret edenler hakkında savcıları göreve davet etmiş. 17 Temmuz 2014 tarihinde Kadir Akarkaya’nın Twitter hesabından paylaşılan “führer ke-MAL” ifadesiyle ilgili Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’a soru önergesi veren CHP’li Erdemir, BYEGM il müdürü Akarkaya’nın bir gazetede yer alan “Ben Twitter kullanmıyorum. Böyle bir şey yazmadım.” beyanı sonrasında sorumluların ortaya çıkarılması talebinde bulundu.

Bir kamu görevlisine yakışmayan bu hakareti Akarkaya’nın sahiplenmemesinden memnuniyet duyduğunu belirten Erdemir, “Akarkaya’nın sözüne itibar ettiğimiz için bu işin takipçisi olacak ve Haziran 2011’den bugüne Akarkaya’nın hesabından kendisi adına twit atan sahtekarları er geç ortaya çıkaracağız” dedi.

Meselenin yalnızca bir sahtekarlık meselesi olmadığını, Akarkaya adına @kadirakarkaya hesabını kullanan kişilerinin gün be gün kendisinin tüm ziyaretçilerinin bilgilerini ve fotoğraflarını da paylaştığını hatırlatan Erdemir “belli ki il müdürlüğü içindeki paralel bir yapılanma Akarkaya’nın tüm bilgilerini sahte Twitter hesabından paylaşarak büyük bir güvenlik zaafiyeti oluşturmaktadır” dedi.

Yani bir adam birisi hakkında haberi olmadan Twitter hesabı açacak. Her gün çoluğu çocuğuyla resimlerini koyacak. Sonra hukuki sonuç doğuracak bir mesaj atıldığında ben Twitter bile kullanmıyorum diyecek. Yemezler canım.

Devletin bu gibi mesajların kökenini bulmak için Twitter’ı kapatmaya kadar giden aksiyonlar aldığını biliyoruz hepimiz. Hapise giresim olsa deneme yapıp mesaj olarak bir devlet büyüğüne Führer yazsam muhtemelen beni 10 dakikada ayıklarlar. Ki ben devlet memuru bile değilim.

Bu durum güzel Türkçemizde net olarak tanımlanmıştır: Aleme verir talkını, kendi yutar salkımı…

AKP’nin korkulu rüyası Twitter yine hareketlendi

/

Türkiye’de basının belli haberleri pas geçmesi ve belli odaklara yakın olarak çalışması sosyal medyayı önemli bir tartıyma ve bilgilendime alanı haline getirdi. Ülkede  normal zamanlarda Facebook en çok kullanılan sosyal medya aracıyken politik hareketliliğin arttığı, eleştiri dozunun yükseldiği anlarda Twitter’ın kullanıldığını bilimsel olarak kanıtlamak mümkün.

Bu konuyu daha önce Twitter artarsa kork, Facebook artarsa rahatla başlığıyla Temmuz ayında habereştirmiştim.

Şimdi bu olayın sağlamasını tekrar yapma fırsatı doğdu önümüze. Gelin hep birlikte StatsCounter motorundan Gezi olaylarının başladığı zamanlardaki Mayıs sonu internet kullanım istatistiklerine bakalım:

StatCounter-social_media-TR-daily-20130529-20130601

Görüldüğü gibi olayların başladığı günlerde Twitter’da inanılmaz bir fırlama, Facebook’ta ise göreli bir düşüş söz konusu. Sebepleri çok bariz.

Peki yolsuzluk operasyonlarının başladığı 17 Aralık’tan günümüze bu tablolarda nasıl bir değişim yaşandı? Hep birlikte inceleyelim:

StatCounter-social_media-TR-daily-20131215-20131218

Her ne kadar gezi olaylarındaki gibi bir zıplama görülmese de yine o günlerin sağlamasını yapacak bir artışı görebiliyoruz. Bu zıplama mevcut iktidar ve basına karşı olan tepkilerin boyutlarıyla doğru orantılı olmaktadır.

Kim ne derse desin AKP’nin iletişimini medya kadar etkin kontrol edemediği Twitter hareketlemiştir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken bazı şeyler vardır.

Sosyal medyanin içine ettiniz eserleriniz ortada

/

eserleri ortadaKadir Topbaş, İstanbul Belediye başkanı adayı oldu. Beklenen bir şeydi. Yine de belediye başkan adayı olduktan sonra sosyal medyada birçok konunun tartışılması kimseyi şaşırtmamalı. Ama ya tartışılmazsa? İşte bu soru birilerini çok korkutmuş olmalı ki Topbaş aday olduktan sonra bir robot ordusu onun adaylığı hakkında sevgi dolu mesajlar atmaya başladı.

En çok dikkat çeken mesaj serisi Kadir Topbaş iyi çalıştı, eserleri ortada oldu. Onlarca, yüzlerce, binlerce geldi bunlardan. Birisi düğmeye basarak daha önceden hazırlamış olduğu, onlarca, yüzlerce, binlerce robotun bu mesajları vermesini sağladı.

Nereden mi anlıyoruz bunu yapanların robot olduğunu? Sayalım:

  • Bin kişi aynı anda, aynı dakika içinde aynı mesajı atamaz. Fizik ve mantik kurallarına aykırı bu
  • Aynı mesajı atan adamların japon ve çin suratlı olması çok enteresan
  • İsimlerin Cenger, Malih ve Tayaz gibi milyonda bir de olsa görülemeyecek şeylerden seçilmesi enteresan
  • Yazılan mesajların başlık sayılarının, karakter sayılarının tıpatıp olması çok enteresan. Hiç mi klavyesi sürçmez bu binlerce kişinin?

Sosyal medya, halkın haber alma, birbirini kendi gibi düşünenlerden haberdar etme alanı. Onu bu şekilde pisletenler, onlarca gazeteyi pislettikten sonra sırayı buna getirenler, elimizde kalan tek ifade özgürlüğümüze tüy dikenler utansın!

Şimdi şu açıklamayı bekliyorum: Bu mesajları biz atmadık geziciler attı.

Haydi utandırmayın beni!

“Kavmin” kefaret gününde günah keçisi sosyal medya seçildi

/

gunah kecisiGünah keçisi kelimesinin nereden geldiğini bilmiyor olabilirsiniz. Günah keçisi eski Yahudi inanışta bulunan bir kavramdır. Kefaret Günü adı verilen bir günde kavmin günahları simgesel olarak keçiye yüklenirdi. Tüm günahları taşıyan keçi kesildiğinde insanların tüm günahlarından arındığı, tertemiz olduğuna inanılırdı.

Bugün için aynı şeyleri o kadar net bir biçimde yaşıyoruz ki unu günah keçisi kavramı o kadar net bir biçimde anlatıyor ki başlığa bunu çekmeden yapamadım.

Herkesin sosyal medyaya saldırası geldiği ve sosyal medyanın aslında yaşanan bütün kötü şeylerin anası olduğunu hep birlikte devlet büyüklerinin topyekün açıklamalarıyla öğrendik. Devlet yetkilileri bu alanda tezlerini güçlendirmek için farklı kanallardan iletişim bombardımanı başlattı.

Örneğin Uluslararası Sosyal Medya Derneği (USMED) adı verilen bir kurum, Taksim Gezi Parkı odaklı gelişmelere ilişkin, “Yaşanan olaylar göstermiştir ki, eylemi iyi niyetle destekleyen sosyal medya kullanıcıları kadar, provokasyon amaçlı kullanan, yalan paylaşımlar yapan, sahte hesaplarla bilgi kirliliğini körükleyen, çıkarları için ülkemizi kaosa sürüklemek isteyen kötü niyetli kullanıcılar olduğu da gözlemlenmiştir” açıklamasında bulundu. O sosyal medyanın derneği olan kurumun o sosyal medyaya bu kadar net bir biçimde saldırmasını çözebilmek mümkün değil.

Hatta bu kurum diyor ki “Sosyal Ombudsmanlık devreye sokulmalı, sosyal medya şikayet yönetimi yasalaşmalıdır. Sosyal medya üzerinden yapılan provokasyon ve bilgi kirliliği, sıkı denetimlerden geçirilerek olayların büyümesine mahal vermeden engellenmelidir.” Sosyal medya engellenmelidir deyince zaten sözün bittiği yeri yaşıyoruz.

Peki bu günah keçisine karşı neler yapılacak… Bunun cevabını yine basına bugün yansıyan başlıklardan buluyoruz: AKP, partinin ‘tanıtım ve medya’, ‘ArGe’ ve gençlik kollarının katılımıyla oluşturulan komisyonsosyal medyada en çok konuşulanları, AK Parti algısını, nasıl tanıtım yapılacağını ve provakasyon alanlarını tek tek analiz etmeye karar vermiş. İzmir’de il ve 30 ilçenin kadın, gençlik kolları ile ana kademenin ‘tanıtım ve medya’ ve ‘Ar-Ge’ başkanlarının katılacağı toplantı, Kaya Otel’de yapılacakmış.

Bu arada devletin bizzat konuyla ilgili verdiği demeçlerde buram buram müdahale kokuyor: İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, sosyalmedya kullanıcılarına yönelik bir operasyonun sinyalini şöyle verdi: “Emniyet’in yetkili birimi sosyal medya üzerinde ters algı yaratamaya çalışan kişilere karşı bir operasyon düzenleyecek. Benim bir fikrim var diyenlere karşı benim telsizim var, taşım var, molotofum var diyenlere karşı mücadele ediyoruz. Sosyal medyayı prokovatif eylemler için kullananlar var. Bununla mücadele edeceğiz. Emniyet güçlerimizi zor duruma sokmak isteyen her algıya karşı mücadele edeceğiz.”

Devletin sözünün tek başına yetmediği durumlarda dini motiflerle bezeli açıklamalar da gündemdeki yerini aldı: Din işleri Yüksek Kurulu Başkanvekili Zeki Sayar, sosyal medyada yapılan dini paylaşımlann inançlar arası çatışmayı körüklememesi gerektiğini söyledi. Sayar, “Zihinleri karıştıracak, inanç zaafiyetine yol açacak, dinler ve inançlar arası çatışmaları körükleyecek hiçbir bilgi paylaşılmamalıdır. Sosyal medyada dini konularda yapılan paylaşımlarla ilgili “Paylaşılan bilgide sübjektif mülahazalar değil “doğruluk” ölçü alınmalı ve okuyucu kitlesinin her seviyeden eğitime sahip olabileceği göz önünde bulundurularak; zihinleri kanştırâcak, inanç zafiyetine yol açacak, dinler ve inançlar arası çatışmalan körüldeyecek hiçbir bilgi paylaşılmamalıdır” açıklamalarında bulundu.

Çemberi kapatmak için bir de yurtdışından örnek blunmalıydı ki aynı gün içinde bu da yapıldı: Twitter’da Kuveyt Emiri Şeyh Sabah El Sabah’ın devrilerek rejimin değişmesi gerektiğine ilişkin mesajlar yazan 37 yaşındaki öğretmen Hûda el Acmi 11 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Yani Gezi parkı olaylarında gerçekten çok yanlış şeyler yapıldı, birçok “günah” işlendi. Toplum ve yönetim erki bu günahların yükünü taşıyamazdı. Bu yüzden de tüm günahlar sosyal medyaya yüklendi. Onu kestiğimiz anda bir tane bile günahlı insan kalmayacak “kavmimizde”…

Hepimize hayırlı olsun…