kişisel bilgilerin korunması

Twitter kimin hizasına geliyor?

/

besir atalayKafayı Twitter’a takan hükümet, uzun aylar boyunca burada yazanların evlerine baskınlar yaptı, topyekün kapatmalar uyguladı, şirketi aşağıladı, şirketin açılması emrini veren mahkemelere saygı duymayı kesti.

En sonuda Twitter hibrit bir karar alarak dünyanın en saçma engellemelerinden birini gerçekleştirdi: Bizim kafayı taktığımız adreslere bizim hükümetin buzlama adını verdiği bir kapatma uygulandı. Buzlama bizim dizileren alıştığımız, ekranın dörtte üçünü reklam, sigara ve memeden arındıran yöntem. Twitter uygulamasında ekrana yazı çıkıp “bu hesap Türkiye’den görüntülenememektedir” deniyor.

Neden bu engellemenin hibrit olarak tanımlıyorum? Çünkü engelleme sadece Türkiye ile sınırlı. Yani dünyanın her yerindeki insanlar bunu görebiliyorlar. Ayrıca VPN kullanan bir kişi yine bu verilere ulaşıyor. Ama işi en komiği, hiç VPN filan kullanmasanız da “ben şu anda Angola’dayım” deseniz Twitter’a… Yine görüyorsunuz bu adamların hesaplarını.

Aslına bakacak olursanız hükümetle Twitter arasında yaşanan üriner yarışın bizim tarafı keklemeye, kandırmaya yönelik bir sonucu bu içerik buzlama…

İşin daha acınası tarafı ise bizim hükümet yetkilileri bunun gazına geldi: Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, “Şimdi Twitter hizaya geliyor. Esasen bunu diğer ülkelerde uyguluyordu, bundan sonra ülkemizde de hiçbir sorun olmayacak”  dedi. Ne sandıysa artık buzlanmayı?

Zaten yasaklara ilişkin hükümetin özgürlük alanını genişletmeye çalıştığını söylemesi, bir süreliğine tatile gitmesi gerekliliğini net bir biçimde ortaya koyuyor.

Soru şu: Twitter kimin hizasına geliyor? Hükümetin değil o kesin…

ABD Facebook’a kişisel bilgileri koruma emri verdi

/

facebook

Amerikan Federal Ticaret Komisyonu, Facebook ve Whatsapp’tan kullanıcıların kişisel bilgilerini korumasının garanti altına almasını istedi. FTC’nin direktörü Jessica Rich, Facebook’un Whatsapp’ı 19 milyar dolara almasının ardından oluşan süreç için umarım kullanıcılarına verdikleri kişisel bilgilerini koruma sözlerini tutarlar dedi.

Facebook kullanıcıların bilgilerini koruma konusunda sabıkalı bir şirket. 2011 yılında FTC, Facebook’un kişisel bilgilerin korunması konusunda kural değişikliği yapmadan önce kurum ve kullanıcıları uyarmasını, kendi istediği gibi değişiklikler yapmamasını istedi. Çünkü hatırlanacağı üzere Facebook yeni kurallar getireceğini, bu kuralların eskilerini geçersiz bırakacağını dile getirmişti. Bu yüzden ciddi tartışmalar çıktı hatta maddi cezalar da vermek zorunda kaldı.

Whatsapp’ın satın alınmasının yeni kurallar getirmemesini, mevcut bilgi saklanmasının olduğu gibi devam etmesini isteyen FTC, bilgiler istenirken hangi sözler verildiyse kullanıcı aksini söylemediği sürece bu sözlerin devam etmesi gerekliliğini dile getirdi.

Whatsapp kurucusu ve CEO’su Jan Koum, kullanıcıların kişisel bilgileri konusunda geçtiğimiz ay bir blog yazısı yazdı. Yazılarında kullanıcıların asla adlarını, elektronik posta adreslerini. GPS bilgilerini, ev adreslerini ve nerede çalıştıklarını söylemek zorunda olmadıklarını dile getirdi, “Whatsapp tarafından şimdiye kadar toplanan hiçbir veri, gelecek planlarımız ne olursa olsun başka işlerde kullanılmayacaktır” dedi.

Facebook FTC’nin bu emrine yorum yapmazken bu birleşmenin FTC tarafından onaylanmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Bildiğimiz sosyal medya bitiyor

/

Facebook şimdiye kadar gördüğü en önemli davalardan biriyle karşı karşıya kalıyor. Financial Times haberine göre Facebook sisteminde bulunan üyelerin hepsi ve her birinin tüm yazışmaları ve özel mesajlarını sistematik olarak kontrol ediyor ve okuyor. Bunu yapmasının sebebini de reklamverenlere daha iyi veri sağlamak olarak gösteriyor.

Facebook’un tüm iş modeli reklamverenlere ve onların daha iyi verilerle donatılmasına dayanıyor. Baktığınızda ücretsiz bir hizmet veren Facebook’un en azından reklam almayı kolaylaştıracak yöntemlerin peşinden koşması gerekiyor. Ama soru şu: Facebook bunları olması gereken şeffaflıkta yapabiliyor mu?

Ancak Facebook son yaptığıyla bir anlamda “cami duvarına” pisledi. Zira Facebook’un içine girip araştırdığı mesajlar “özel” mesajlar. ABD Elektronik İletişim’in Gizliliği kanununa göre özel mesajların özel kalması gerekiyor ve her tür müdahale özel hayata saldırı olarak tanımlanıyor. Bu yüzden de şirkete açılan dava aslında 166 milyon Facebook ABD kullanıcısının haklarını savunmak için hayata geçirildi.

Davanın temel konusu Facebook’un şeffaf bir biçimde özel mesajlara baktığını söylememesi. Bu mesajlara bakıldığını bilseler insanlar ona göre daha dikkatli konuşur ya da belki de burayı kullanmazlardı.

Veri madenciliğini her zaman geleceğin işi ve para kazanma yöntemi olarak gördüm. Ama veri madenciliğini özel mesajlara kaydıracaksanız en azından insanlara bir haber verin be adam… 

Başkasının Facebook’una girenlere hapis geliyor

/

Facebook LawsuitYargıtay, baskasının Facebook hesabına girerek, şifreyi değiştirip yazışma yapan sanığa, 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası verilmesine hükmetti. Konya’nın Seydişehir ilçesinde 2010 yılında gerçekleşen olayda, polise müracaat eden bir kişi, aile şirketine ait telefona bağlı internet hesabından girilerek, şifrenin değiştirildiği ve kendi adına yazışma yapıldığım söyledi.

Sanık hakkında Seydişehir Asliye Ceza Mahkemesi’nde ‘Bilişim sisteminin işleyişim engelleme, bozma’ iddiasıyla dava açıldı. Mahkeme, sanık hakkında beraata hükmetti. Mağdur vatandaş, avukatı vasıtasıyla bu kez dosyayı Yargıtay’a temyize gönderdi. Dosyayı ele alan Yargıtay 8. Ceza Dairesi, başkasına ait Facebook hesabına girerek, şifreyi değiştirip yazışma yapan sanığa yerel mahkemece verilen beraat kararını bozdu. Daire, sanığın Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) ‘bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen kişinin 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanmasını öngören 244/2. maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiğine hükmetti.

Dünya bilişim devlerinin HEPSİ yalancı

/

obama_dinnerGünün en komik haberi: ABD’nin 8 teknoloji ve internet devi, hükümetlerin kişisel bilgi toplamasına sıkı denetim getirilmesi çağrısında bulunmuş. Microsoft, Apple, Google, Twitter, Facebook, Yahoo, AOL ve Linkedln şirketleri ABD Başkanı Barack Obama ve ABD Kongresi’ne açık bir mektup yazarak, ulusal güvenliğe ilişkin endişeleri anladıklarını ancak bu kapsamdaki yasaların kişi haklarıyla dengeli hale getirilmesini istemiş.

Ağzının kenarından salyası akan ve zeka yaşı oda sıcaklığıyla yarışan biri için bu mükemmel bir yazı konusu olabilirdi. Ama niyeyse ben bir türlü yiyemedim… Neden mi? TKNLJ stilinde bakalım nedenlerine:

  • Çünkü kanunsuzluğu ortaya bu büyük şirketler değil, NSA içinde çalışan ve söyledikten sonra Rusya’ya kaçan bir adam ortaya çıkardı. Bu dinlemelerden bu kurtların haberinin olmadığını düşünen dünyanın en geri zekalı insanıdır.
  • Kullanıcıların bilgileri bu şirketlerin bilgisi dahilinde ortak bir havuz oluşturularak alındı. Bu şirketler bu anlamda artık bu bilgilerin alınmasının yasaklanması gerekir gibi tuhafyalanları bırakmalı. Çıkıp “biz bunu yapıyorduk artık yapmayacağız” gibi ciddi söylemlerde bulunmalı…
  • Bu şirketler öyle olmasın böyle olsun gibi yalan dolana kapılmak yerine kimlerin dinlendiğini, nasıl dinlendiğini ivedilikle bize anlatmalılar. Böylece kendimize çeki düze vermemizi sağlamalılar.
  • Bu şirketler her birimizin nasıl dinlendiğini bildikleri için bir daha böyle bir şeyin yaşanmaması için hang adımların ve önlemlerin atılması gerektiğini bize söylemeliler… Gerisi yalan ve dolan.

Egemen Bağış’ın sosyal medya teröristleri

/

egemen bagisEgemen Bağış’ın bilişim fuarı açılışında verdiği mesajlar tarihi bir nitelik taşıyor. Önce bu mesajı sizlerle paylaşmak istiyorum:

“Teknoloji hızla ilerliyor ve birçok alanda da bunun etkilerini görüyoruz. Faydaları gibi bazı konularda da manüplasyona açık olduğunu görüyoruz. Kimileri sosyal medyayı adeta dezenformasyon kanalı, platformu haline getirmek istiyor. Maalesef terörizm artık sadece eli silahlı olanlar tarafından değil, bazen de sosyal medya teröristleri tarafından gerçekleştiriliyor. Bu yüzden de uluslararası işbirliği çok önemli. Bu yüzden kişisel verilen korunmasında AB standartlarında yasaların geçmesi çok çok önemli ve demokratikleşme paketinin içerisinde buna yönelik çok önemli adımlar atılacak.”

Bu mesajların altında yatanları TKNLJ stilinde sizlerle paylaşmak istiyorum:

  1. Dezenformasyon, enformasyona nereden baktığınıza göre değişir. Örneğin polis halka saldırıyor dendiğinde bunun kimin için doğru kimin için dezenformasyon olduğuna tarih karar verecektir. Mesela Galatasaray’ı Estonya’yı yendiği için kutluyorum gafı bile dezenformasyon sayılabilir… Kaldı ki basının yarıdan fazlasının aynı gün aynı başlıklarla çıktığı günümüz medyasında kimin dezenformasyon yaptığı da ayrı bir platformda tartışılabilir…
  2. Terörist çok ağır, sosyal medya teröristi ise bir o kadar saçma bir söylem. Yazı yazıp fikir belirten kişileri terörist olarak nitelemek her koşulda yanlış.
  3. Uluslararası işbirliği, konu sosyal medya olunca çok dikkat edilmesi gereken bir söylem. Mesela siber saldırılarda işbirliği yapılmalı. Ama bizim hükümete laf eden “teröristlerin” IP adreslerinin verilmesi konusunda yapılacak işbirliği bizi çok yanlış bir yere götürebilir.
  4. Sosyal medyada yazılanların ve bu insanlara yapıştırılan terörist yaftasının kişisel bilgilerin korunmasıyla hiç alakası yok. Hatta aksine, benim sosyal medyada bulunamama hakkım kişisel bilgilerin korunmasıyla çok daha alakalı.
  5. Demokratikleşme paketi, karşıt fikirlerini ortaya koyan insanlara müdahaleyle ilgili bir şeyse hiç demokratikleşeyelim

Facebook içeriği bazı durumlarda delil bazen değil

/

Facebook LawsuitGazetelere yansıyan bir haber hukuk kurallarımızın ne kadar değişken olabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi. Habere göre Antalya’da görülen bir nafaka davasında davacı kadın, ihtiyaçların arttığını belirterek boşandığı eşinden aldığı 100 TL iştirak nafakasının 400 TL’ye, 150 TL yoksulluk nafakasının ise 500 TL’ye yükseltilmesini talep etti. Karşılık dava açan eski koca ise boşandığı eşinin Facebook’ta paylaştığı fotoğrafları delil olarak sundu ve bir kişiyle karı-koca hayatı yaşadığını belirterek 150 TL olan yoksulluk nafakasının kaldırılmasını talep etti.

Kararın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, önceki 1 Ekim 2011’de yürürlükten kalkan Medeni Usul Kanunu yerine yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda, “Hukuka aykırı olarak elde edilen deliller mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz” hükmünün yer aldığına dikkat çekti. Davada ileri sürülecek her türlü delilin hukuka uygun yollardan elde edilmiş olması gereğine işaret eden Daire, “taraflarca sunulan delillerin elde ediliş biçiminin mahkeme tarafından re’sen gözönüne alınması ve delilin her ne suretle olursa olsun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin tespitinin” gerektiğine işaret etti. Kararda şöyle denildi: “Burada sözü geçen hukuka aykırılıklardan birisi de özel hayata yapılan haksız müdahaledir.

Bu noktada hemen aklımıza diğer Facebook ve Twitter davaları geldi: Hatırlanacağı gibi kullanıcıların Facebook’ta kendi politik fikirlerini beyan etmeleri, onlar hakkında dava ve soruşturma açılmasına neden olmuştu. Özellikle Gezi olayları sırasında sosyal medya paylaşımlarını yakından inceleyen adli makamlar burada söylenen herşeyi delil olarak kabul ederek bunu yazanların evlerine baskın düzenledi, sabaha karşı sade internet kullancılarını evlerinden alarak karakolda bir gün geçirmelerini sağladı.

Bu noktada hepimizin sorması gereken bir soru var: Sosyal medya paylaşımları delil mi değil mi? Bunlar hangi noktada yasal olarak ele geçirilmiş sayılıyor, hangi noktada Yargıtay’ın dediği gibi hukuka aykırı olarak ele geçirilmiş oluyor…

Sosyal medya hala ülkenin en tartışmalı alanlarından biri olmaya devam ediyor.