gezi parkı

Sosyal medyanın yeni askerleri

/

Sosyal medyada yaşanan Gezi Parkı olaylarının ardından yeni bir çağa giriyoruz. Şimdi sosyal medyada ilginç bir savaş başladı. Son zamanlarda biraz da muhalif ruhlu olanlar farketmiştir belki, tamamı Haziran sonrası doğumlu sosyal medya ekibi, canhıraş bir biçimde sosyal medyayı kullanmayı bilmeyen bir takım insanları korumak için uğraşıp didiniyor.

Örneğin bir bakan ya da belediye başkanı iletişim anlamında söylenmesi doğru olmayacak bir laf etti ve bu da sosyal medyada kendine karşılık buldu. Hemen bir anda aksiyon başlıyor. O milletvekili, bakan ya da belediye başkanı hiç cevap vermiyor. Hiç tanımadığınız, sizi yeni takip etmeye başlamış birileri size cevap vermeye başlıyor ve çoğu zaman mantık dışı savlarla savunmaya başlıyor o politik karakterleri…

Bu insanların ortak özellikleri çok bariz. Politik karakterleri övüyor, bir kesimi parlatıyor, onun söylediklerini RT’liyor, tüm ortalığın ihtiyaç duyduğu trendleri besliyorlar. Bunun dışında çok az adam takip edip çok az adam tarafından takip ediliyorlar. Genelde sahip olduklarını söyledikleri özellikler daha önceki mesajlarında değil, tam yeri geldiğinde ortaya çıkıyor.

Şimdi bunları bir araya getirerek Gezi sonrası yeni sosyal medya açılımı yapacağını söyleyen iktidarın planlarının sonucu olabilir mi acaba diye düşünüyor insan. Bu cevap verenlerin gerçek kişiler mi yoksa tek bir merkezden yönetilen robotlar mı olduğunu söyleyebilecek kadar etkin bir sosyal medlya uzmanı değilim. Uygun araçlarım da yok her birini incelemek için. Ama yazdıklarını görebiliyorum. Hepsinin ve her birinin.

Umarım böyle bir şey yoktur. Umarım ben yanılıyorumdur.

Binali Yıldırım Twitter’ı alenen tehdit etti

/

angry-twitter-birdTaksim ve Gezi Parkı olayları ülkenin 2 şehri hariç dört bir yanına yayıldı. Sosyal medyada bu konuda tartışmaların olması kaçınılmazdı. Sosyal medyada insanlar düzenli olarak fikir beyan ettiler ve günün birinde devlet baba gelerek burada konuşulan birçok şeyin aslında terörist paylaşımı olduğunu söyleyerek işin içinden çıktı.

Sonra Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın arkadaşları Twitter ile irtibat kurarak bu şirketten kendilerine yardımcı olmasını istedi. Onlar da yok demiş. Neden? Çünkü avukat ve doktor telefonlarını paylaşan, orada olan bitene karşı kendini ifade eden, araya giren provokatör belediye başkanlarına karşı suspus oturamayan herkes terörist ilan edildi. Muhtemelen Twitter bunların ne olduğunu görünce bir git başımdan demiştir Binali Yıldırım’ın arkadaşlarına…

Yıldırım, tüm bu açıklamaları Erzincan’ın Kemah ilçesi Koçkar Köyü Sosyal Yardımlaşma, Dayanışma Kültür ve Eğitim Derneği’nin düzenlediği toplantı öncesinde aktardı. Normal şartlarda ülkelerde köylü dayanışma derneği girişinde konuşulmaz bunlar, ama bizde öyle…

Binali Yıldırım’ın sandığı gibi bu ülkede faaliyet göstermiyor Twitter. O kendi yerinde duruyor. Biz, onun hizmetlerinden faydalanıyoruz. Onların sandığı gibi para almak için Türk müşterilerin peşinden koşmuyor kimse. Türk müşteriler kendilerini ifade edecek zekada olmadığı için oradan trending topic satın alıyor. Ben bunu onları savunduğum için söylemiyorum. Sadece günün her saatinde oradayım ve net bir biçimde görüyorum. Ama bunları anlatacak yürek kadar anlayacak insan da gerekiyor.

Yıldırım “Bu ülkenin yasalarına göre suç teşkil eden konularda yargı ile kolluk kuvvetleriyle işbirliği yapmanız gerekir. Bütün ülkelerde bu böyle işler” diyor ve yanılıyor. Bu konu evrensel suçlarda geçerlidir. Artı vereceğiniz cezaların da uluslararası normlara uygun olması gerekir. Mesela Bir başka adama resmini göndermenin suç olduğu bir ülkede kadının taşlanarak öldürülmesi için isminin istenmesini k’ale almaz Twitter, almaması gerektiği konusunda da sanırım hepimiz hemfikiriz. Aynı şekilde bir doktorun telefon numarasını paylaştığı zaman terörist sayılacak 17 yaşındaki çocukların adreslerinin verilmemesi de açıkçası bana mantıklı geliyor.

Yıldırım konuşmanın bir yerinde algıyla oynayarak Twitter’da yazan adamların IP’lerinin alınmasıyla devlet kuruluşlarına siber saldırı yapanların konusunu birleştirme çabası içine giriyor. Bu ikisini aynı konuda kullanmak elmayla armutu toplamak gibi bir şey. Ama interneti ve sosyal medyayı bilmeyenlerin gözünde Gezi parkı eylemcileri bir anda ülkenin elektrik santrallarını çökertmek isteyen teröristler konumuna geçiyor.

Biz küçükken büyükler küçüklere “yavrum oranla çok oynama sonra düşer maazallah” derlerdi. Biz de şimdi algıyla çok oynamayın maazallah düşer müşer diyoruz.

Bu arada Bakan konuşmasının bir yerinde “Facebook uzun zamandır Türk makamlarıyla uyumlu bir çalışma içinde bulunuyor. Türkiye’de birimleri var. Onlarla bir sorunumuz yok” diyor. Bu Facebook’un olur olmaz her isteğe cevap verdiği anlamına geliyorsa çok ciddi bir sorunumuz var demektir. Facebook hangi isteklere ne şekilde cevap verdiğini dile getirene kadar zan altında kalacaktır.

Son olarak iletişimin en kötü yanına, karanlık tarafa giriyor Binali Yıldırım: “Twitter bize istediğimiz bilgileri versin. Aksi halde bu sürdürülebilir bir şey değildir.” “Kendileri üzülür”…

Açıkça ve alenen tehdit bir bakanın yapması gereken şey değildir.

Bir de temel iletişim kurallarından biri, eğer tehdit ettiğiniz şey sizi umursamazsa çok kötü durumda kalırsınız.