sansür

Sınıfta en çok kimi sevmezdiniz?

//

fahrenheit451İnsanın içini titreten anlardan biri. Ray Bradbury 91 yaşında öldü. İyi bir bilim kurgu yazarı olarak değil, çok iyi bir edebiyatçı olarak hayatımıza damgasını vurdu. Şimdi onun adını duymuş ama neresinden tutacağını bilemeyenler için, okuma alışkanlığı olmayanlar için Fahrenheit 451′in neler ifade ettiğini, neler edebileeğini anlatalım sizlere…

Öncelikle bu kitap klasik bir distopya, yani anti-ütopya. Eğer ütopyalar bize idealize edilmiş ülke ve medeniyetleri anlatıyorsa distopya bize bunun tam tersini, insanlığın çok kötü olduğu zaman ve ortamlardan örneklemeler yapıyor.

F 451, kağıdın kendi kendine alev alma sıcaklığı olarak tanımlanıyor. Gelecekte bir dünya düşünün: Binaların tamamında yangın sorunu çözülmüş. Artık hiçbir ev yanmıyor. Ama yine de şehirlerde etkin bir biçimde çalışan bir itfaiye teşkilatı var. Çünkü itfaiyeler kitapları toplayıp yakıyor. Tek işleri bu. İtfaiyelerin içinden biri, yaktıkları kitapları okumaya başlıyor, hayran kalıyor ama kitaplarla yakalanıyor. Neden yaktıklarını soruyor itfaiye amirine, aldığı cevap çok vurucu: Bilginin gücünden bahsediyor itfaiye amiri. Sınıfında en çok kimi sevmezdin diye soruyor…. Sınıfta en çok sevilmeyen kişi, parmağını en çok kaldıran kişi. Bu sevgisizliği ortadan kaldırmak için bilgi ortadan kaldırılıyor.

Sansür sebebini böyle tanımlıyor Bradbury. Ama bahsi geçen sansür, farklı sebeplerle de olsa her yanımızda var. Kimi zaman itfaiyeciler yakıyor, kimi zaman faşistler, kimi zaman sözde komünistler, kimi zaman dinciler, kimi zaman dinsizler.

Sansüre karşı dik durmanın sebebi ortam sıcaklığını F 451′in altında tutmak.

Yapabilir miyiz bunu?

Aleme verir talkını, kendi yutar salkımı

/

fuhrerBurada biz bizeyiz. Kimse sansür olsun demiyor. Kimse birileri yazdıkları yüzünden cezalandırılsın demiyor. Birisi Kemal Kılıçdaroğlu ile Führer arasında bağlantı kurduğunda ciddiye bile almamak lazım. Ama CHP milletvekili Aykan Erdemir konuyu o kadar güzel toparlamış ki hukukun oportünizm ve adam kayırmacılığa nasıl kurban gittiğini net bir şekilde görmemizi sağlamış…

CHP Bursa milletvekili Aykan Erdemir, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Bursa il müdürü Kadir Akarkaya’nın Twitter hesabını kullanarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na hakaret edenler hakkında savcıları göreve davet etmiş. 17 Temmuz 2014 tarihinde Kadir Akarkaya’nın Twitter hesabından paylaşılan “führer ke-MAL” ifadesiyle ilgili Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’a soru önergesi veren CHP’li Erdemir, BYEGM il müdürü Akarkaya’nın bir gazetede yer alan “Ben Twitter kullanmıyorum. Böyle bir şey yazmadım.” beyanı sonrasında sorumluların ortaya çıkarılması talebinde bulundu.

Bir kamu görevlisine yakışmayan bu hakareti Akarkaya’nın sahiplenmemesinden memnuniyet duyduğunu belirten Erdemir, “Akarkaya’nın sözüne itibar ettiğimiz için bu işin takipçisi olacak ve Haziran 2011’den bugüne Akarkaya’nın hesabından kendisi adına twit atan sahtekarları er geç ortaya çıkaracağız” dedi.

Meselenin yalnızca bir sahtekarlık meselesi olmadığını, Akarkaya adına @kadirakarkaya hesabını kullanan kişilerinin gün be gün kendisinin tüm ziyaretçilerinin bilgilerini ve fotoğraflarını da paylaştığını hatırlatan Erdemir “belli ki il müdürlüğü içindeki paralel bir yapılanma Akarkaya’nın tüm bilgilerini sahte Twitter hesabından paylaşarak büyük bir güvenlik zaafiyeti oluşturmaktadır” dedi.

Yani bir adam birisi hakkında haberi olmadan Twitter hesabı açacak. Her gün çoluğu çocuğuyla resimlerini koyacak. Sonra hukuki sonuç doğuracak bir mesaj atıldığında ben Twitter bile kullanmıyorum diyecek. Yemezler canım.

Devletin bu gibi mesajların kökenini bulmak için Twitter’ı kapatmaya kadar giden aksiyonlar aldığını biliyoruz hepimiz. Hapise giresim olsa deneme yapıp mesaj olarak bir devlet büyüğüne Führer yazsam muhtemelen beni 10 dakikada ayıklarlar. Ki ben devlet memuru bile değilim.

Bu durum güzel Türkçemizde net olarak tanımlanmıştır: Aleme verir talkını, kendi yutar salkımı…

Türkler mi çok kötü devlet mi çok baskıcı?

/

twitter hapisTwitter yeni şeffaflık raporunu açıkladı. Raporda Türkiye, yerin dibine geçiyor. Çünkü bütün kaldırma isteklerinin en fazlasını Türkiye yapmış. Bu konuda karşımıza iki olasılık çıkıyor: ya Türk Twitter kullanıcıları, dünya Twitter kullanıcılarından daha kötü niyetli ve hepsinden fazla kötü hareket yapıyor ya da Türk hükümeti dünya hükümetlerinin hepsinden daha baskıcı. İşte size rakamlar:

  • Türkiye Twitter’a ulaşan 88 mahkeme kararının 65’ine, yani yüzde 73’üne sahip
  • Türkiye ilgili devlet kurumlarından gelen 344 kaldırma istekğinin 121’ini yani yüzde 35’ini yapmış.
  • Türkiye Twitter’a gelen 723 hesap kapatma isteğinin 304’üne yani yüzde 42’sine sahip.
  • Türkiye Twitter’dan kısıtlanması istenen 25 hesabın 17’sine yani yüzde 68’ine sahip.
  • Türkiye Twitter’dan kısıtlanması istenen 251 mesajın 183’üne yani yüzde 73’üne sahip.

Bu utanç verici tablonun yorumunu size bırakıyorum.

Twitter kimin hizasına geliyor?

/

besir atalayKafayı Twitter’a takan hükümet, uzun aylar boyunca burada yazanların evlerine baskınlar yaptı, topyekün kapatmalar uyguladı, şirketi aşağıladı, şirketin açılması emrini veren mahkemelere saygı duymayı kesti.

En sonuda Twitter hibrit bir karar alarak dünyanın en saçma engellemelerinden birini gerçekleştirdi: Bizim kafayı taktığımız adreslere bizim hükümetin buzlama adını verdiği bir kapatma uygulandı. Buzlama bizim dizileren alıştığımız, ekranın dörtte üçünü reklam, sigara ve memeden arındıran yöntem. Twitter uygulamasında ekrana yazı çıkıp “bu hesap Türkiye’den görüntülenememektedir” deniyor.

Neden bu engellemenin hibrit olarak tanımlıyorum? Çünkü engelleme sadece Türkiye ile sınırlı. Yani dünyanın her yerindeki insanlar bunu görebiliyorlar. Ayrıca VPN kullanan bir kişi yine bu verilere ulaşıyor. Ama işi en komiği, hiç VPN filan kullanmasanız da “ben şu anda Angola’dayım” deseniz Twitter’a… Yine görüyorsunuz bu adamların hesaplarını.

Aslına bakacak olursanız hükümetle Twitter arasında yaşanan üriner yarışın bizim tarafı keklemeye, kandırmaya yönelik bir sonucu bu içerik buzlama…

İşin daha acınası tarafı ise bizim hükümet yetkilileri bunun gazına geldi: Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, “Şimdi Twitter hizaya geliyor. Esasen bunu diğer ülkelerde uyguluyordu, bundan sonra ülkemizde de hiçbir sorun olmayacak”  dedi. Ne sandıysa artık buzlanmayı?

Zaten yasaklara ilişkin hükümetin özgürlük alanını genişletmeye çalıştığını söylemesi, bir süreliğine tatile gitmesi gerekliliğini net bir biçimde ortaya koyuyor.

Soru şu: Twitter kimin hizasına geliyor? Hükümetin değil o kesin…

Twitter kapatılmasının ilk 12 saat raporu

/

angry-twitter-birdTürkiye’nin utanç tablosu Twitter sansürünün ilk 12 saatinin ardından kullanımlar nasıl etkilendi? Bunu sizin için GlobalStats adresinden araştırdım.

  • Son verilere bakıldığında, Türkiye’nin toplam sosyal medya kullanım pazarında Twitter yüzde 2’ye yakın bir düşüşle yüzde 16.4’e geldi. Bu arada bu alanda yaşanan düşüşün pazar payını aynı şekilde yükselişle Facebook topladı.
  • Sadece mobil internet açısından bakıldığında yine ilk saatlerde Twitter yüzde 3’lük bir düşüşle yüzde 32’ye düştü. Bu da aslında VPN olayının telefonlarda o kadar kullanılmadığını bize anlatıyor.
  • Masaüstü ve taşınabilir bilgisayar açısından baktığımızda sadece yüzde 1’lik bir düşüş söz konusu ülkemizin Twitter’ında.
  • Olaya tabletler tarafından baktığımızda ise Twitter konusunda yaşanan en ciddi düşüşün bu alanda olduğunu görüşoruz. Tabletlerde kullanım yüzde 5 oranında düşmüş. Çünkü tabletlerde de VPN yapmak o kadar kolay iş değil.
  • VPN kullanımının genelde ABD üstüne yapıldığını varsayacak olursak ABD’de Twitter kullanımı ne aşamada diye sordum GlobalStats’a. ABD son 12 saatte yüzde 1.6 artmış. Bu bizim etkimiz olmayabilir. Ama olursa da hiç şaşırmamak lazım.

Bunlar ilk gün rakamları… Adını ister engelleme koyun, ister halkı koruma isterseniz sansür… Hayatımızı ciddi bir biçimde değiştiren bir olay bu…

İran sansürde bizi yine geçti

/

Mideast_Iran_Internet_08ea9İnternet yasakları konusunda birinci ülke olabilmek için bazı dünya devletleri arasında kıyasıya bir mücadele var. Teknolojinin birçok alanında geri kalmış olan Türkiye, hiç değilse sansür alanında dünyanın en büyüğü olmak için çabalarını hızlandırdı. Zaten sert olan 5651 nolu yasayı bir üst seviyeye taşıyan ülkemiz, sansürün içine servis sağlayıcı şirketleri de kattı.

Ne var ki her konuda olduğu gibi bu konuda da bizden çok daha iyi ülkeler var ki bunların başında İran geliyor. Türkiye’nin sansür konusundaki atağını hemen farkeden İran henüz Türk yetkililerinin girmediği bir alanda, internet sanal sohbette yepyeni bir sansür olanağı yakaladı: Bir kaç gün önce akıllı telefonlardaki Tango ve Viber uygulamaları üzerinden mesajlaşmayı yasaklayan ve yine WeChat programını bloke eden İranlı yetkililer akraba olmayan kişilerin karşı cinsle internet üzerinden mesajlaşmalarına yasak getirdi.

Dini Lider Ayetullalı Hamaney, internet sitesinden yayınladığı fetvada, akraba olmayan kişilerin internetten mesajlaşmasının ahlak dışı olduğunu belirterek, “Buna izin vermeyiz” ifadesini kullandı. İran’da Facebook ve Twitter kullanmak da yasak. Ancak Tahran’da Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani dahil bir çok hükümet yetkilisinin Facebook ve Twitter hesabı var. Ruhani’yi Twitter’dan 163 bin kişi takip ediyor.

Öğretmenler sosyal medyada Zaytung da paylaşamayacak

/

twitter hapisBirgün gazetesinin haberine göre İstanbul Beylikdüzü’nde iki okul müdürüne başta Gezi eylemi olmak üzere sosyal medyadaki paylaşımları nedeniyle Bakanlık inceleme başlattı. Eğitim Sen’li öğretmenler hakkında başlatılan incelemenin gerekçesi “devlet büyüklerine hakaret” ve “devlet memuru vakarıyla bağdaşmayan hareketlerde bulunmak” olarak gösterildi.

İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından görevlendirilen müfettişler tarafından saatlerce sorgulanan öğretmenlere 2012 yılından bu yana Tvvitter ve Facebook üzerinden yaptıkları tüm paylaşımları soruldu. Müdürlerden Twitter üzerinden yaptıkları sohbetler hakkında açıklama yapmaları da istendi. Soruşturulan ve hakkında açıklama yapılması istenen tvveetler arasında, 4+4+4 eğitim sistemine yönelik yorumlar, 2 Temmuz Madımak Katliamı ile organ nakli sırasında ölen hastalarla ilgili ifadeler de var.

[Tweet “MEB müfettişleri Zaytung’dan alınarak paylaşılan haberleri öğretmen soruşturmasına dahil etti”]

Tüm dünyada tartışılan sosyal medyanın kurumsallık ya da bireyselliği henüz bir eksene oturtulamadı ama maaşallah Türkiye’de böyle bir sorun yok. Eğer bir öğretmen payaşırsa öğretmene Milli Eğitim müfettişleri saldırıyor. Eğer polis saldırırsa içişleri bakanlığından insanlar bakıyor. Peki bu insanların özeli, kendilerini ifade edebilecekleri bir alan yok mu? Arkadaşlarıyla da mı konuşamayacaklar?

Asker, polis ve MİT toplandı Twitter ve 3G’nin kapatılmasını tartıştı

/

sansurMilliyet gazetesi Ankara’dan müthiş bir haber geçti. Habere göre Ankara, Gezi kontrolüne hazırlanıyor. MİT Müsteşarlğı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Gezi Parkı eylemlerini ele aldığı zirveye TRT, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Anadolu Ajansı, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü ile Telekomünikasyon Başkanlığından temsilciler de katıldı.

Toplantılarda istihbarat zafiyeti masaya yatırıldı ve en önemli tartışma, Taksim’de başlayan ve bir anda Türkiye’ye yayılan Gezi Parkı eylemleriyle ilgili neden istihbarat edinilemediği noktasında yaşandı. Toplantıda eylemlerin ilk günlerinde eylemlere katılanların, örgütsel bağları olmayan, toplumun farklı kesimlerinden, değişik yaş gruplarından katılımcılar olduğu konuşuldu. Bundan sonra yaşanması olası benzer olaylarda, istihbarat hizmetlerinde görevli kurumların örgütsel istihbaratla birlikte stratejik istihbarat çalışmalarına yoğunlaşması kararı alındı.

Toplantıda, algı yönetimi ile sosyal medyanın iyi yönetilmesi gerektiği tartışıldı. İngiltere’de ve Arap baharı sırasında internetin kesilmesi örneği tartışılarak, benzer biçimde olası eylemlerde 3G’nin kullanıma kapatılabileceği fikri öne sürüldü. Ancak, internetin kapatılmayıp daha yoğun biçimde takip edilmesinde görüş birliğine varıldı.

Bu noktadan sonrasına TKNLJ stilinde tartışmalara bırakalım:

  1. Her ne şart ve durumda olunursa olunsn bu ülkede Twitter gibi bir sosyal medya aracının, 3G gibi bir temel ihtiyacın kapatılması tartışmaya açılmamalı.
  2. Eğer bu gibi konular artışmaya açılıorsa dünyada internet özgürlüğünde neden Ruanda’nın altına düştüğümüz tartışılmamalı…
  3. TRT gibi, basın yayın enformasyon müdürlüğü gibi kurumlar böylesi konuların içine dahil edilmemeli.
  4. Eylemler yüzünden sosyal medya araçlarını kapatmayı istemek, eylemleri hiç anlamamak demek oluyor. Bu bir itiraf gibi. Mayıs ayının sonunda insanlar kendi seslerine kulak verilmesini istediler ve seslerini yükselttiler. Bu olaylar eğer birileri her zaman ve doğru biçimde onların sesini dinlemiş olsaydı yaşanmayacaktı. Biz şimdi arada bir ses verdikleri yeri de kapatmayı tartışıyorsak hala aynı yanlışları yaşıyoruz demektir.
  5. Kendimizi kıyasladığımız ileri demokrasi Arap Baharı’nın yaşandığı ülkelerse e o zaman zaten ileri demokrasiyi cümle içinde kullanmayı bırakalım

[Tweet “Devletin polis asker ve istihbaratı, halka hak olarak verilmiş teknolojileri kapatmayı tartışamaz. Bu, tartışmaya açık değildir”]