//

Bireyselliğin üstü kapalı sansürü

Doğan Grubu, televizyonlarında çalışan İrfan Değirmenci’nin işten çıkarılmasıyla ilgili bir açıklama yaparak bunu savundu. Doğan Yayın İlkeleri Kurulu Başkan Vekili Volkan Vural, yaptığı açıklamada aslında internet ve sosyal medyanın kurum tarafından çok da olması gerektiği gibi benimsenemediğini bize çok iyi anlatan vurgula yaptı.

Doğan Yayın İlkeleri‘ni bu sayfalardan okuyabilir ve kendi çıkarımlarınızı yapabilirsiniz. Ama ben size şunu söyleyeyim: Bir insanı işinden atmak, yaptıkları açıklamadaki her tür tutarsızlığın dışında kendi ilkelerinin dördüncü maddesi; tarafsızlık, çoğulculuk ve hakkaniyet ile sekizinci maddesi kurumsal saygınlıkla çelişiyor.

Neden mi? Açalım: Çünkü sosyal medya herkesin sandığı gibi bir hava atma, kendini satma, birilerinin gözüne girmek ya da kız tavlamak için olmadığı gibi davranma alanı değildir. SOsyal medya aslında bireyin kişisel ifade ortamıdır. İnsan hayata gelip ilk aldığı nefesinin ciğerlerini yaktığı andan itibaren başlayan ağlamasıyla kendini ifade etmeye başlar. Sürekli öğrenir ve bu öğrendikleriyle kendine yaşamsal bir yol çizer. Öyle ya da böyle, ileri ya da geri gelişir. Bunların sonucunda sürü içinde bir kuzu olmaktan çıkar ve birey haline dönüşür. O birey kendini ifade etme ihtiyacı duyar ki tarihi boyunca insan için çok önemli bir şey olmuştur bu.

Siz bir insanla arkadaş olursunuz, sevgili olursunuz, karı koca olursunuz. O insanla beraber olduğunuz anlarda bu birlikteliği sürdürmek için ondan bir takım taleplerde bulunur ona karşı bir takım ödünler verirsiniz. Mesela evliyseniz evinize olan bağlılığınız, sevgiliyseniz ona göstermek durumunda olduğunuz aşkınız… Eğer beraber bir iş yerinde çalışıyorsanız toplu düzene uymak için size gösterilen kurallar, oturup kalkma adabı, işe geliş gidiş saatleri, iş yapış şekilleri.

Ancak evli bir insan gece yattığında ne rüya göreceğini kendi bilir. Karısı onun rüyalarına karışamaz. Sevgililer evlerine gittiklerinde annelerine göstereceği sevgi ilişkinin diğer tarafındaki insanı bağlamaz. Ve aynı şekilde bir iş yerinde çalışan ve oranın kurallarına uyan bir kişi evine gidip perdelerini kapattığında ne düşüneceğine, kimi sevip kimi sevmeyeceğine kendi karar verir.

Siz anlasanız da anlamasanız da, kabul etseniz de etmeseniz de sosyal medya; evinize gidip perdeleri çektiğiniz andır. Kişisel varoluşun ifadesi, bireyselliğin göstergesidir. İster maç tartışır, ister ekonomi yorumlar ister kafasındaki siyasi düzeni anlatır.

İşte Doğan Grubu bu noktayı ciddi bir biçimde kaçırıyor. Kaçırmakla da kalmıyor, aldığı bu yanlış kararı, yanlış argümanlarla destekleme telaşına giriyor. Nasıl mı? Eğer siz bir yorumcu veya yazarsanız sosyal medyada bireysel ifade özgürlüklerinizi kullanabiliyorsunuz. Eğer gazete sayfasının sağ ya da sol köşesinde bir yeriniz varsa ne mutlu size. İstediğinizi söyleyebilir, istediğiniz yere sallayabilirsiniz. Ama o gazeteyi çıkaran işçiyseniz bu, sizin için imkansız hale geliyor.

Doğan Grubu yazısında üstü kapalı olarak İrfan Değirmenci’yi eleştiriyor. Yayın ilkelerini ihlal etmekle, kışkırtıcı ve kutuplatırıcı olmakla suçluyor. Oysa Değirmenci’nin yazdıkları bugün gibi herkesin beynindedir. 9 maddeyle niye hayır diyeceğini anlatıyor adam. Kimseye sen benim dediğim oyu vermezsen teröristsin demiyor, kimseye bağırıp çağırmıyor. Aksine bugün herkesin yapması gereken şeyi yaparak kendi sebep ve sonuçlarını açıklıyor. Bunların da kendi doğruları olduğunun altını kalın çizgilerle çiziyor.

Değirmenci’nin ekran yüzü ya da matbaa işçisi olması durumu değiştirmeyecek. Çünkü ekranda ara ara devreye girip evet diyenler konusunda fikirlerini dile mi getiriyor? Hayır haberlerini sunarken ayağa kalkıp alkış mı tutuyor? Geçelim bunları. Siz ekran yüzlerinizin haberlere verdiği tepkilerin tamamını ölçüyor musunuz? Bu adamın yaptığı sadece kendini dürüstçe ifade edip ne olduğunu saklamayı, iki yüzlü olmayı bırakmak…

Peki Değirmenci’nin yerine koyduğunuz kişinin Twitter karnesi daha Doğan Grubu Yayın İlkeleri taraftarı? Hayır ben biliyorum. Onunla bizzat yazıştığım, tanıştığım için biliyorum. Onu eleştirmek için de söylemiyorum bunu, şimdiye kadar yazdıklarımdan buraya kadar gelebildiyseniz bunu anlayacak zeka kapasitesi ve okuma gücüne sahip olduğunu varsayıyorum.

Ama Değirmenci’nin yerine gelen kişinin konuşma geçmişini silerek Twitter varlığını kapatması sizleri ikna mı ediyor? Bence diğer tarafın dürüstlüğü karşısında maça 2-0 yenik başlıyor. O, “ben fikirlerimi beyan etmekten korkarım, ekran yüzü olmak için kendi doğrularımı gizlemeyi yeğlerim” diyor büyük harflerle. Ama bazıları bunu okuyamıyor. Yazının başındaki benzeştirmelere dönecek olursak o gece yattığı zaman rüya görmüyor, kız arkadaşı kızar diye annesini sevgiyle öpmüyor ve yatağına iş yerindeki kravatını çıkarmadan, büyük bir kurumsallık içinde giriyor. (Bu onun kötü bir insan yapmaz, toplum baskılarına göğüs geremeyen biri yapar sadece)

Doğan Grubu yanlış yaptı. Bence Volkan Vural ağzından açıklama yaparak bu yanlışını geri dönülmez bir biçimde perçinledi.

Şu anda birilerine ne düşünmesi gerektiğini dikte eden Orta Amerika liderleri, darbelerden sonra gazetelere gelerek yazılan haberleri makaslayan albaylar ve sosyal medyada ne yazması e yazmaması gerektiğini söyleyenler arasındaki çizgiyi bulamıyorum.

Belki benim yetersizliğimdir. Bulanla tartışmak isterim.