/

Kırılmasın diye durur kalbim…

İnsanlar sanki kendileri iyi bir zekaymış gibi kendilerine benzeyen yapay zeka robotlar üretmek istedi tarih boyunca. Kendi kendine düşünen ve hatta karar veren robotları ilk yaratan tarihe geçecekti. Bu konuda yoğun bir savaş vardı dünyanın dört bir yanına dağılmış mühendisler arasında.

Zeka ve otonom karar mekanizması ne ola ki? Robotun ününe bir engel çıkınca etrafından dolaşması mı? Bir uzvunu ateşe sokmaması mı? Araba kullanırken yolun ortasında salak salak oturan köpeği ezmeden etrafından dolaşması mı?

Bu sorunun cevabını aşk olarak verdi bir felsefe profesörü. Aşk açıklanamaz ve çok insani bir kavramdı. Durumdan duruma, sevenden sevene, hatta sevilenden sevilene değişirdi. Al da şu kavramı tanımla deseniz kimse size aşk budur diyemezdi ama aşık olmuş bir salağı görseniz 23 kilometreden tanırdınız.

Dünyanın ilk aşık robotunu İsviçre’nin en iddialı yapay zeka takımı hayata geçireceğini söyledi. Tüm dünyadan sır gibi saklanan yöntem çok basitti aslında. Yapay zeka insan aklının muhakeme gücünü kazanabilmek için onun birkaç ömürde biriktiremeyeceği kadar veriye maruz bırakılırdı. Yapay zekayla çalışan avukat mı yapacaksınız? Sokun bütün hukuk davalarını beynine, alınan tüm kararları harmanlasın ve size hukuk anlatsın. Doktor mu yapacaksınız? Tüm hasta bilgilerini ve onları iyileştiren tedavileri yükleyin hafıza kartlarına yanılmaz şaşırmaz bir doktor olup çıksın.

Peki aşık bir yapay zeka üretmek için ne yaparsınız? Ona aşkı öğretirsiniz. İçinde aşk yansımaları olan tüm şarkıları, şiirleri, filmleri, roman ve öyküleri derlediler. Gerçekten gelişmiş bu hafıza yığınının içine sokuşturdular. Tıp, hukuk ve mühendislik alanlarında yapay zeka üretmek ne kolaydı, ne kadar güzel sınırları vardı bu bilim dallarının. Ama aşkın sınırları neredeyse yoktu. “Aldığı kadar” dedi bir profesör. Yaklaşık 6 aylık bir bilgi depolama ve bunları işleme sürecinin ardından yapay zeka aşka hazırdı.

Profesörlerden biri bir asistana yapay zeka ile sohbet etme emri verdi. Kız bu deneyin gururlu ve gönüllü bir parçası olarak neredeyse hiç uyumadan bir ay boyunca yapay zeka robotla konuştu, kendini anlattı. Robot bu uzun sohbetin ardından gerçekten de kendine öğretilmemiş insani salak aşık tepkileri vermeye başladı. Asistan yanından uzaklaştığında işlem hızı düştü, yanındayken aşırı tepki vermeye, daha çok pil kullanmaya başladı.

Eğer profesörler cihazın uyku konumunda da etrafı dinleyebildiğini hesaplamış olsalardı deney kesinlikle başarıyla sonuçlanabilirdi. Ama profesörler uyku moduna aldıkları robotun yanında aşık olunması istenen kadın asistana sende de ona karşı duygu yoğunluğu oluştu mu diye sordular. Elbette şaka yapıyorlardı. Kız yaşının ve güzel olduğunu bilip bunu kullanan her kötü kalpli kadının yaptığı gibi kikirdedi: “Daha neler artık hocam yani…”

Robot o anda çalışmaz hale geldi. Tüm ekip panik halinde milyonlarca dolar harcanmış bu robotun üstüne atlayıp onu tekrar çalışır hale getirmeye çalıştılar. Ancak robot çalışmayı reddediyordu işte.

İsviçreli uzmanlar arasında Türkçe bilen olsaydı o anda robottan salona yayılan ve “anlamsız bir tepki” olarak niteledikleri şarkının sözlerinden çıkarım yaparlardı. Ancak kimse bu eski şarkının ne demek istediğini araştıma gereği duymadı:

Kırılmasın diye durur kalbim

Usul usul bedeni aşar aşk

Aşk ölmez biz ölürüz…