Bu sorunun cevabı olarak peki çıkmasalardı ne olurdu diyenler hemen buradan çıkabilirler. Burası onlara göre değil. Maazallah yel girer…
İlk kez 1856 yılında Avusturalya’da ayağa kalktı işçiler 8 saatlik insan gibi bir çalışma düzeni için. Bundan 30 yıl sonra, 1 Mayıs 1886’da, o zamanın Amerikası’nda, Şikago’da ayaklandılar. 500 bin kişi yürüdü yazılanlara bakılırsa. Fransa’da 1889’da bir işçinin önerisiyle kutlanması önerildi ve resmi olarak kabul edildi.
Ülkenin kurucusu, Mustafa Kemal, daha cumhuriyeti kurmadan, 1923 yılında 1 Mayıs’ı gündemine aldı ve resmi olarak kutladı.
Ben işin tarihi tarafında değil biraz günümüz tarafındayım. Söylemek istediklerimi maddelerle anlatayım:
- 1 Mayıs’ın kutlanmasından yana derdi yok ülkenin yönetim erkinin. Taksim’de ve Kızılay’da kutlanmasından yana derdi var. Çünkü Taksim’in temsil ettiği değerlere gıcık oluyorlar. Oranın hafıza kayıtlarını değiştirmek istiyorlar. Artık sol tandansın değil kuracakları ibadethanelerle Taksim’i başka tarafa götürmek istiyorlar. O yüzden de süreli tazelenen 1 Mayıs kutlamalarından nefret ediyorlar.
- Asla sahip olamayacakları maddi çıkarların dışındaki birliktelikler de onları çok sinirlendiriyor. Yüzde 50’nin üstünde oy almayı başaran, neredeyse 81 ilden birinci parti çıkan parti; kumanya, bedava bilet ve cep harçlıklığı söylentilerinin ötesine geçemiyor adam toplamak için… Bunun yanında 3 tane ağaç veya bundan 37 yıl önceki hatıralar için milyonların oraya akmasından nefret ediyorlar.
- Onlar insanları yaradandan ötürü seviyorlar. Ama diğer taraftaki insanlar sadece insan olduğu için birbiriyle yan yana duruyor. Ben herkese karşı hoşgörülüyüm diyen adam ertesi gün fikirlerine katılmadığı adamı ateist alevi olarak niteliyor ama diğer tarafta inanmayanlar ellerindeki son parayla çok da peşinden koşmadıkları bir inanca sahip insanlara iftar sofrasına oturup onlara saygı duyuyorlar.
- Fikir birliği olan insanlarla bir türlü başa çıkamıyorlar. Çünkü partinin içinde en kol kola duranlar arasında bile çıkar dışında bir birlik yok. Biraz ayağına basılan milletvekili ortaya çıkıp çemkirebiliyor. Ama fikir birliği olan adam yanındakine selam diyerek çantasındaki limonu, elindeki maskeyi, üstündeki hırkayı paylaşabiliyor. Gıcık oluyorlar buna.
- Her şeyin ötesinde; ortak düşmanla büyümeyi hedefleyecek kadar vizyonsuz, askerden hocaya kadar herkesi korkunç düşman ilan eden adamların düşman diyebileceği bir şey kalmadı. Ama aynı bakış açısıyla kendileri, oylanca azametleriyle ortak düşman haline dönüştüler. Çirkinleştiler. Kimse sevmiyor onları artık. Biraz çıkar birlikteliği sona erse, muhtemelen tekme atanları çok olur. İşte bu yüzden de insanların yan yana gelmesini hiç mi hiç istemiyorlar.
Polisleri halkın üstüne salmak, o güne özel yeni can acıtıcı silahlar ve duvarlar icat etmek; gırtlağını sıksanız bir dönem daha idare eder sizi. 2 Mayıs’ta meydana çıkmak isteyen olursa ne yapacaksınız? Dünyanın en çirkin mekanı haline getirdiğiniz betonlaştırılmış Taksim’i başka kimlere taksim edebileceksiniz?
Bence yol yakınken dönün bu saçmalıktan…