twitter - Page 2

Öğretmenler sosyal medyada Zaytung da paylaşamayacak

/

twitter hapisBirgün gazetesinin haberine göre İstanbul Beylikdüzü’nde iki okul müdürüne başta Gezi eylemi olmak üzere sosyal medyadaki paylaşımları nedeniyle Bakanlık inceleme başlattı. Eğitim Sen’li öğretmenler hakkında başlatılan incelemenin gerekçesi “devlet büyüklerine hakaret” ve “devlet memuru vakarıyla bağdaşmayan hareketlerde bulunmak” olarak gösterildi.

İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından görevlendirilen müfettişler tarafından saatlerce sorgulanan öğretmenlere 2012 yılından bu yana Tvvitter ve Facebook üzerinden yaptıkları tüm paylaşımları soruldu. Müdürlerden Twitter üzerinden yaptıkları sohbetler hakkında açıklama yapmaları da istendi. Soruşturulan ve hakkında açıklama yapılması istenen tvveetler arasında, 4+4+4 eğitim sistemine yönelik yorumlar, 2 Temmuz Madımak Katliamı ile organ nakli sırasında ölen hastalarla ilgili ifadeler de var.

[Tweet “MEB müfettişleri Zaytung’dan alınarak paylaşılan haberleri öğretmen soruşturmasına dahil etti”]

Tüm dünyada tartışılan sosyal medyanın kurumsallık ya da bireyselliği henüz bir eksene oturtulamadı ama maaşallah Türkiye’de böyle bir sorun yok. Eğer bir öğretmen payaşırsa öğretmene Milli Eğitim müfettişleri saldırıyor. Eğer polis saldırırsa içişleri bakanlığından insanlar bakıyor. Peki bu insanların özeli, kendilerini ifade edebilecekleri bir alan yok mu? Arkadaşlarıyla da mı konuşamayacaklar?

Asker, polis ve MİT toplandı Twitter ve 3G’nin kapatılmasını tartıştı

/

sansurMilliyet gazetesi Ankara’dan müthiş bir haber geçti. Habere göre Ankara, Gezi kontrolüne hazırlanıyor. MİT Müsteşarlğı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Gezi Parkı eylemlerini ele aldığı zirveye TRT, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Anadolu Ajansı, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü ile Telekomünikasyon Başkanlığından temsilciler de katıldı.

Toplantılarda istihbarat zafiyeti masaya yatırıldı ve en önemli tartışma, Taksim’de başlayan ve bir anda Türkiye’ye yayılan Gezi Parkı eylemleriyle ilgili neden istihbarat edinilemediği noktasında yaşandı. Toplantıda eylemlerin ilk günlerinde eylemlere katılanların, örgütsel bağları olmayan, toplumun farklı kesimlerinden, değişik yaş gruplarından katılımcılar olduğu konuşuldu. Bundan sonra yaşanması olası benzer olaylarda, istihbarat hizmetlerinde görevli kurumların örgütsel istihbaratla birlikte stratejik istihbarat çalışmalarına yoğunlaşması kararı alındı.

Toplantıda, algı yönetimi ile sosyal medyanın iyi yönetilmesi gerektiği tartışıldı. İngiltere’de ve Arap baharı sırasında internetin kesilmesi örneği tartışılarak, benzer biçimde olası eylemlerde 3G’nin kullanıma kapatılabileceği fikri öne sürüldü. Ancak, internetin kapatılmayıp daha yoğun biçimde takip edilmesinde görüş birliğine varıldı.

Bu noktadan sonrasına TKNLJ stilinde tartışmalara bırakalım:

  1. Her ne şart ve durumda olunursa olunsn bu ülkede Twitter gibi bir sosyal medya aracının, 3G gibi bir temel ihtiyacın kapatılması tartışmaya açılmamalı.
  2. Eğer bu gibi konular artışmaya açılıorsa dünyada internet özgürlüğünde neden Ruanda’nın altına düştüğümüz tartışılmamalı…
  3. TRT gibi, basın yayın enformasyon müdürlüğü gibi kurumlar böylesi konuların içine dahil edilmemeli.
  4. Eylemler yüzünden sosyal medya araçlarını kapatmayı istemek, eylemleri hiç anlamamak demek oluyor. Bu bir itiraf gibi. Mayıs ayının sonunda insanlar kendi seslerine kulak verilmesini istediler ve seslerini yükselttiler. Bu olaylar eğer birileri her zaman ve doğru biçimde onların sesini dinlemiş olsaydı yaşanmayacaktı. Biz şimdi arada bir ses verdikleri yeri de kapatmayı tartışıyorsak hala aynı yanlışları yaşıyoruz demektir.
  5. Kendimizi kıyasladığımız ileri demokrasi Arap Baharı’nın yaşandığı ülkelerse e o zaman zaten ileri demokrasiyi cümle içinde kullanmayı bırakalım

[Tweet “Devletin polis asker ve istihbaratı, halka hak olarak verilmiş teknolojileri kapatmayı tartışamaz. Bu, tartışmaya açık değildir”]

Reytingleri Twitter’dan ölçecekler

/

twitter_sloganSon yıllarda Twitter kullanımının Türkiye’de hızla yaygınlaşması, pek çok sektörde yeni iş modelleri oluşmasını sağladı. Ekran başındaki izleyicilerin aynı anda bilgisayar, tablet ve akıllı telefonları ile ürettikleri sosyal medya içeriği ise televizyon dünyasını etkisine aldı. Başta ABD ve Avrupa’da yayın yapan TV kanalları, yapım şirketleri ve medya ajanslarının başvurduğu “Sosyal Rating” analizleri artık Türkiye’de yayında olan program ve diziler için de yapılıyor.

Ankara’da Bilkent Cyberpark’da faaliyet gösteren teknoloji şirketi Kimola, Sosyal Rating analizleri sağlayan Social TV Analytics servisini Türkiye’de kullanıma soktu. Social TV Analytics servisi, Türkiye’de yayınlanan 182 adet TV yapımının sosyal rating değerini ölçümleyerek, TV kanalları, yapım şirketleri, medya satın alma ajansları ve markalara yönelik analiz araçlarını kullanıma sunuyor.

Geçtiğimiz yayın döneminde “Behzat Ç.” ve “Leyla ile Mecnun” dizilerinin sosyal medyadaki popülerliği ve geleneksel rating sonuçları arasındaki uçurum sektörde büyük bir yankı bulmuş ve tartışmalara sebep olmuştu. Social TV Analytics bu farklılıkları veri analizleri aracılığıyla kıyaslanabilir hale getirip medya ve reklam sektörünün kullanımına açmıştır.

Bilkent Cyberpark’ta faaliyet gösteren Kimola, büyük veri alanında bulut servisler üreten bir teknoloji şirketi olarak faaliyet gösteriyor. Sağladığı servislerdeki yenilikçi yaklaşımıyla şimdiye kadar Dallas, Chicago, San Francisco, Dubai ve Sofya’da düzenlenen pek çok uluslararası etkinliğin katılımcılarından olarak adından söz ettiren şirket, Social TV Analytics hizmeti ile reyting ölçümlerinde yeni bir dönemi başlatıyor.

Konuyla ilgili bir küçük not: Ratingleri Twitter üstünden ölçtüğünüz duyulursa ve şirketler sahte hesaplarını 500 milyon TL’ye yakın dizi pazarı için kullanmayı akıl ederse bu sistem kesinlikle kullanılmaz ve işe yaramaz hale gelebilir. Burada eleştirdiğimin bu ölçümü yapan insanlar değil, bundan kar sağlamak isteyen başarısız prodüksiyoncular olduğunu söylemem şart mı bilmiyorum…

Sosyal medyada erkekler daha çok nefret ediyor

/

nefret-söylemiYaşar Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Özlem Aşman Alikılıç ile Araştırma Görevlisi Göker Gülay, sosyal medyada insanların yaptıkları söylemleri mercek altına aldı. Akademisyenler, sosyal medyanın günümüzde adeta stres atma platformu olarak kullanıldığını ifade etti.

Ortaya çıkan araştırmanın sonucuna göre, Twitter kullanıcılarının, You Tube kullanıcılarına göre daha hoşgörülü ve objektif bir duruş sergiledikleri tespit edilmiş. Buna karşın, You Tube kullanıcılarının, yaptıkları yorumlarda genellikle takma isimlerle, daha çok nefret içerikli söylemlerde bulunduğunu belirlenmiş. You Tube ve Twitter kullanıcılarına yönelik yapılan araştırmada, incelenen toplam bin 831 yorumda, erkek kullanıcıların kadın kullanıcılara göre daha çok nefret odaklı söylemlerde bulundukları tespit edildi.

Geleneksel medyada olduğu gibi sosyal medyada da bir denetim mekanizması olması gerektiğini belirten Araştırma Görevlisi Göker Gülay “Beğenilmeyen veya hoş görülmeyen bir paylaşım nedeniyle tüm sistemin kapatılması anlamsız ve çözüme hitap etmeyen bir tercih olabilir. Ancak sosyal medya araçları içerisindeki kullanıcı denetimlerinin ve şikayet mekanizmasının daha aktif hale getirilmesi gerekiyor.” yorumunu getirmiş

Bu kadar bilimsel bir araştırmanın sonucunda denetim çıksın söylemi çok yanlış olmuş. Akademisyenlerin araştırması güzel ama çıkardıkları sonuç bence çok yanlış. Ben aynı araştırma verilerinin sonucunda bambaşka bir çıkarımlar önermek istiyorum:

Eğer insanları hapis vesair korkularla zaptu rapt altına almaya çalışırsanız o zaman doğal olarak anonimlik şemsiyesi altına kaymak istiyorlar. Eğer bu kişiler üstündeki denetimi kaldırırsanız o zaman doğal olarak belli bir zaman dilimi içinde kendi isimleriyle yazdıklarından, saklanmaya çalışmadıklarından nefret söyleminin dozunu ister istemez indireceklerdir.

İnternetin bugünkü yapısı içinde her zaman herkesi engelleyemezsiniz. Engellemeye çalıştıklarınız, dava açtığınız kişiler kim olduğunu açık ve net bir biçimde yazanlar olacaktır. Bu da insanları daha çok yeraltına itmekten öteye bir işe yaramayacaktır.

İşten atmasın diye patrona “like vermek”

/

facebook-likeYenibiris.com çok komik bir anket yapmış. Sonuçlar beni çok güldürdü. Sizlerle notlar halinde paylaşmak gerekirse:

  • Türkler sosyal ağlarda ziyaretçi başına 8,6 saat geçiriyor
  • Yöneticileri, sosyal ağlarda çalışanların karşısına doğal olarak çıkıyor
  • Japonya’da çalışanlar yöneticilerini takip etmek için baskı altında kaldıklarını söylüyor. İnternet araştırma şirketlerinden Macromill’in geçen şubat ayında 500 Facebook kullanıcısı arasında yaptığı bir araştırmaya göre, bu kişilerin yüzde 42’si üst düzey isimlerin arkadaşlık teklifinden rahatsızlık duyuyor.
  • Yenibiris.com üyeleri arasında e-posta yoluyla yapılan bir dizi anketle çalışanlara, yöneticilerini sosyal ağlarda takip edip etmedikleri ve bunun nedenleri soruldu. Sonuçlara göre, katılımcıların yaklaşık yüzde 72’si yöneticisiyle sosyal ağlar üzerinde arkadaş olmuş ya da onu takip ediyor. Çalışanların yüzde 58’i arkadaşlık talebinin yöneticisinden geldiğini söylüyor.
  • Yöneticiyle bağlantı kurma nedeninin başında ise “fikirlerini/paylaşımlarını merak etme” var.
  • Yüzde 12’si ise yöneticinin ısrarı üzerine takibe başlamış. Katılımcıların yüzde 40’ı, yöneticisini sosyal ağlarda sadece sessizce takip ettiğini, paylaşımları hakkında fikir yürütmediğini söylüyor.

Twitter Türk hükümetini 30 kez geri çevirmiş

/

twitter-spam2Milliyet gazetesinin bugünkü haberine göre Türkiye, Tvvitter’a 30 hesapla ilgili olarak İçerik kaldırılması talebinde bulundu ancak hiçbirine karşılık alamadı. Twitter, Türkiye’den yapılan başvuruların hepsini geri çevirmiş.

2013 yılının Ocak ve Haziran ayları arasında resmi kanallardan gelen başvuruları gösteren rapor, hükümetlerin bilgi taleplerini artırdığını gösterdi. Rapordan ilginç detaylar şöyle:

Bu yılın ilk yarısında toplam 1697 hesap hakkında 1157 başvuru yapıldı. Twitter, bu başvuruların yüzde 55’ine yanıt verdi. Başvuru sayısı, geçen yılın ilk yarısında 849, ikinci yarısında ise 1009’du.

Bilgi talebi listesinde en çok dikkat çeken ülke ABD oldu. ABD, 1319 hesapla ilgili 902 başvurusuna yüzde 67 oranında yanıt alarak listenin en çok başvuru yapan ve en çok bilgi elde eden ülkesi konumunda. ABD, ayrıca üçüncü kez üst üste Twitterkdan en çok bilgi isteyen ülke oldu. Listenin yüzde 78’le en yüksek talep oranına sahip ülkedeki Twitter kullanımının yoğunluğunun da bu başvurularda etkili olabileceği belirtiliyor.

Listede ABD’yi, 87 başvuruyla Japonya izledi. Japonya, taleplerine yüzde 16 karşılık alabildi ve bu taleplerden toplam 103 kullanıcı etkilendi.

Türkiye’den ise yapılan başvurular 10’un altında kaldı. Buna rağmen, Twitter’ın hiçbir olumlu yanıt vermemesi dikkat çekti.

Japonya’yı ise sırasıyla İngiltere, Brezilya ve İtalya takip etti. Buna göre, İngiltere 29 hesap hakkında toplam 26 başvurusuna yüzde 15 karşılık alabildi. Brezilya ve İtalya ise 22’şer başvuruda bulundu. Brezilya 44 hesapla ilgili başvurularına yüzde 32 yanıt alırken İtalya’nın talepleri karşılık bulmadı.

Listenin öne çıkan diğer iki ülkesi ise Ekvador ve İrlanda oldu. Zira, iki ülke de 10’dan az hesap hakkında yaptığı 10’un altında başvuruya yüzde 100 karşılık almış görünüyor. Bu yüksek oran, ülkelerden sadece bir tane başvuru gelmiş olması ihtimaline işaret ediyor.

İçerik ve mesajların kaldırılması taleplerinde de somut bir artış yaşandı. Twitter’ın kural ihlali kabul ettiği mesajlar ve içerikler dışında kaldırılması istenen içerik, bu yıl 104’e çıktı. En fazla içerik kaldırılması talebinde bulunan Türkiye, 30 hesapla ilgili yaptığı başvurusunun da hiçbirine karşılık alamadı.

Toplam 73 hesapla ilgili içerik engellemesi belli ülkeler için kabul edildi. Brezilya, toplam 39 içerik engellemesini kabul ettirerek başvurularında en çok sonuç alan ülke oldu.

Ülkeler, içerik veya mesajların engellenmesini, mahkeme kararları, ishtihbarat servisleri veya güvenlik güçleri aracılığıyla yaptı. Bu listede 11 hesapla ilgili başvuruda bulunan ABD, hiçbir olumlu yanıt alamayarak geride kaldı.

Twitter’ın yayımladığı bu liste aslında bir şeffaflık değil rezillik listesidir. İnsanlara bakın bu ülkeler sizlerin hayatınıza bu kadar çok müdahale etmek istiyor demenin bir başka türüdür. Bu kadar çok ülkenin kapatmak istediği hesap sayısı aslınad dünyanın da içinde bulunduğu durumu gösteriyor…

Bu haberi gazetesine koyan ve birinci sayfasından gören Milliyet’i kutluyorum

Hem Twitter’ı boz hem de ne oluyor diye sor!

/

angry-twitter-birdTwitter’da neler oluyor diye herkes birbirine soruyor. Gazeteler işkembe-i kübradan haberler yapıyor. Twitter’ı sadece içine yazacak kadar tanıyan insanlar inanılmaz teknolojik açıklamalar getiriyorlar. Herkes ya panik oluyor ya da işi olmayacak yerlere bağlıyor. Bu konuda neyin ne olduğuna yönelik birkaç küçük noktayı her zamanki gibi maddeler halinde sizlerin önünüze koymak istiyorum:

  1. Twitter Türkiye’de bilgilendirme misyonunun dışına çıktı: Haydi taraftarlar takipleşiyor, haydi şarkıcı genç oğlanları sevenler takipleşiyor diyerek sadece takipçi sayısı yüksek olan ama birbirlerine bakıp ee daha daha ne var ne yok diyen ve içerik üretemeyen bir sosyal medya imparatorluğu yarattık. 
  2. Bırakın kendine profil resmi belirlemeyi, kendini iki satırla tanıtacak yetenekte olamayan insanlar; içinde bir satır bile olmayan hesaplarının neden kapatıldığının hesabını sormaya başladı.
  3. Twitter üstünde yazdıklarıyla değil takip edildikleriyle övünmeye başlayınca ortaya yeni bir takipçi satın alma dünyası doğdu. Takipçi kazanmak için bir sisteme kaydolan akıllı insanlar farkına varmadan anlamsız birçok insanı takip etmeye başladı. Birileri de onların sırtından para kazandı.
  4. Takipçi satın alma işini 1 milyon kişi satın almaya kadar getirenler kendilerini bir şey sanmaya başladı. Sonuçta zerre kadar konuşmayan ama bol takipçisi olan insanlar türedi. Twitter kafayı yedi…
  5. Karşıt görüşteki insanlar birbirlerini ihbar etme şikayet etme partileri düzenlemeye başladılar. Farklı gruplar kendi içlerinde saldıracak adam isimleri belirleyerek onları SPAMcı ilan etmeye başladı ve hesabının kapatılması için adımlar atmaya çalıştı. Twitter içindeki insanlar kendilerine gelen bu yoğun ihbarlar karşısında aptala döndüler. Çünkü bu ihbar mekanizmaları birbirine saldırmak için değil, insanların karşılıklı daha iyi konuşmasını sağlamak amacıyla kurulmuştu.
  6. Twitter ilk temizliğe gittiğinde hemen aha sansür, aha hükümetle Twitter anlaşması söylemleri ortalığa çıktı. Hayır efendim herkeste o kadar çok sahte takipçi ve kullanıcı var ki Twitter onlara bir süreliğine de olsa dur demek istedi. Twitter’ın ne derdi olacak ki çapulcunun sesini kısacak? Bizzat CEO’su ağzından Türkiye zikredilerek herhangi bir gruba karşı herhangi bir hükümetle aralarında ortak hareket etme anlaşması olmadığı belirtildi.
  7. Twitter bir platform. Karşılıklı fikir beyan edebilmek için kurulmuş bir platform. Karşılıklı olmayınca, fikir beyan etmeyince buranın bir anlamı kalmıyor.

Bu arada Twitter’ın bundan yollar önceki halini bilen biri olarak söyleyeyim: Twitter’dan şikayet etmemeliyiz. Çünkü biz gelmeden önce gayet iyi bir yerdi orası. Onu biz bozduk.

Sosyal medyaya geziden bakmak

/

twitter-kusu-gezi

Sosyal Medya Politika anketiyle ilgili araştırmanın tüm yazılarına ulaşmak için bu linke tıklayabilirsiniz

Gelelim sosyal medyadaki insanların Gezi – iktidar arasındaki düşünce yapısına… Gezi olaylarının sonuçları, insanların kafasında net bir biçimde iktidar karşıtlığı olarak oturmuş. İktidarı haksız bulanların sadece yüzde biri Gezi olaylarını haksız buluyor, yüzde 9’u da Gezi’yi bir yere kadar haklı buluyor. İktidarı haklı bulanların ise hiçbiri geziyi haklı bulmamış. Ama bu grubun yüzde 35’i Gezi olaylarını bir yere kadar haklı buluyor. Kafasındaki kavramlar tam oturmamış olanların ise hiçbir alanda tutarlı düşünemediğini görüyoruz. İktidarı bir yere kadar haklı bulanların yüzde 78’i geziyi bir yere kadar haklı buluyor.

Peki iktidar ve Gezi olayları olarak baktığımızda insanların fikirleri yerinden oynamış mı? Hemen hızlıca bakalım: Sosyal medyada yazılıp çizilenler sizin fikrini değiştirdi mi sorusunun cevabı yüzde 67 gibi çok net bir oranla HAYIR! Soruyu farklılaştırıp soruyoruz: Sosyal medyada yazılanların Gezi olaylarıyla ilgili insanlara karşı bakış açınızı değiştirdi mi? Bunun da cevabı Yüzde 50 gibi net bir oranla EVET!.. Bu soruda herkes bana “keşke birileri hakkında fikri değişen insanların fikirlerini negatif mi yoksa pozitif yönde mi değiştirdiğini sorsaydın” dedi. Bunu düşünmüştüm gerçekten de. Ama anketi hazırlarken sahip olduğum kafamla bunun insanları yargılamak olabileceğinden korktum. İyi ya da kötü yönde… O yüzden de sadece fikir değişikliği yaratıp yaratmadığına baktım. Ama sonradan fark ettim ki aslında bunu yapsak gerçekten de farklı çapraz sorgulamalarla anketi farklı bir yöne çekebilirmişim… Keşke yapsaymışız ama bu da anketin kaçmış bir treni oldu. Samimi bir biçimde itiraf ediyorum.

Yine iktidar konusuna dönecek olursak: Kullanıcılara sosyal medyada yazılanların politikacılar konusundaki görüşlerini değiştirip değiştirmediğini sordum. Bu noktada cevap biraz daha az şeffaf hale gelerek yüzde 48 EVET yüzde 36 HAYIR oldu.

Bence bu soru setinin en ilginç sonuçlu sorularından biri kullanıcılara kendileri hakkında sorduğum soru… Kullanıcılara sadece evet ya da hayır cevabı verecekleri sade bir soru yönelttim: Sosyal medyada yazılanlar ile kimsenin fikrini değiştirdiğinizi düşünüyor musunuz? Anketin en zor sorularından biriydi bu. Çünkü biraz egoların ortaya çıkmasını sağlayacaktı. Kullanıcılar yüzde 64 gibi büyük bir oranla evet cevabını verdiler. Bu soruya yapılacak çok çıkarım var ama benim aklıma gelen en mantıklı olanı insanlar eğer yüzde 67 gibi bir oranla fikirlerini değiştirmiyorlarsa ve diğerlerinin fikirlerini yüzde 64 gibi bir oranla değiştirdiklerini söylüyorlarsa burada bir yanılsama var. Ya aslında fikirleri değişiyor ve onlar bunun farkında değiller ya da birilerinin fikirlerini değiştirdiklerini düşünüyorlar ama aslında öyle bir şey yok.

Bence ikinci seçenek daha mantıklı.

Sosyal Medya’nın politikayla ne alakası var?

/

sosyal medya politika

Sosyal Medya Politika anketiyle ilgili araştırmanın tüm yazılarına ulaşmak için bu linke tıklayabilirsiniz

Sosyal medyanın politikayla ne alakası var? İşte temel sorumuz ve sorunumuz bu. Bu iki arasındaki giriş çıkışları incelemek için Arman Acar ile birlikte kendimizi riske atmak istedik. Bulacağımız cevaplar bize ve sosyal medyayı küçük çocukların tüm oyuncaklarını burunlarına soktuğu gibi kullanan politikacılara yol göstermesini umduk.

Arman Acar, hızlı düşünen ve işten kaçmayan biri olunca da hemen hızla bir anket düzenledik. Dünyanın en iyi ve bilimsel anketi değildi. Ama olaylar henüz üstünde sıcaklığını taşırken bu anketin yapılması gerekiyordu. Bu anlamda işe koyulduk.

Anketi hazırlarken bunun tüm dünyayı kapsayacak evrensel bilgiler vermeyeceğini biliyorduk. Zira bizim zaman ve kaynak eksikliğimizi göz önünde bulunduracak olursanız ortalama bizim takipçimiz bir kitlenin sesi olacağı gün gibi aşikardı. Ama kısa bir zaman dilimi içinde Serdar Kuzuloğlu gibi çok zamanlar kader birliği yaptığımız ve çok geniş bir yelpazeye hitap edebilen insanların gönüllü omuz desteği sayesinde anket ummadığımız bir çevreye yayılmış oldu.

Hakkını mutlaka vermek lazım, sosyal medya çevresi de bu ankete çok inandı ve gerçekten politikacılara yön ve hedef verme çabasıyla kıymetli dakikalarını vererek ülkeye hatta dünyaya artı bir kattı.

Anketi ne için yaptığımızı biraz daha açmak gerekirse… Biz birilerini ön plana çıkarmak, bir kesimin diğerinden daha iyi ya da kötü olduğunu kanıtlamaya çalışmaktansa bir fotoğraf çekmek istedik. Bu fotoğrafa farklı açılardan bakarak çapraz sorguları ön plana çıkarmak ve sosyal medyanın politik fikirlerin gelişimi üstündeki katkısını, insanların orada görmek istediği profili ortaya koymaya çalıştık.

Yaklaşık bin kişinin doldurduğu bu ankette demografik ortalamamız sosyal medya için yapılan diğer anketleri tutuyordu. Yaklaşık yüzde 60 civarlarında erkek ve 33.5 yaş ortalamasına sahip bir kitle çıktı karşımıza. Soruların hiçbirini zorunlu tutmamamıza rağmen birçoğuna neredeyse yüzde 100 oranında cevap aldık.

Gezi eylemlerine katılan veya onu haklı bulan kitle, demografisi hemen herkes tarafından aşağı yukarı tahmin edilebilen bir yapı içerdiği için bu soru bizim için anahtardı. Ankete katılanların yüzde 73’ü gezi eylemlerini haklı bulurken yüzde 19’u bir yere kadar bu eylemleri haklı buldu, yüzde 8’i ise haksız bulduğunu beyan etti. Bu sorunun sağlaması niteliğindeki Gezi olayları sırasında iktidar partisi söylemlerinin haklı olup olmadığını sorduğumuzda karşımıza yüzde 80 haklı, yüzde 10 bazen ve yüzde 10 haksızdı çıktı.